ASKI ,KOZA HASADI PAZARLAMA VE KURUTMA
Askı:
Beşinci yaş sonunda ipekböcekleri yem yemeyi keserek kendilerine koza örecekleri uygun yerler aramaya başlarlar. Bu hale gelmiş olan ipekböceklerine olgun ipekböceği denir. Olgun ipekböceklerinin vücutları kısalır. Renkleri hafifçe sararır. Işığa karşı tutulup bırakıldıklarında şeffaflaşmış gibidir.
Şekil 1. Olgunlaşmış ipekböcekleri.
İpekböcekleri olgunlaşmadan askı dediğimiz ipekböceklerinin üzerinde koza öreceği materyal hazır olmalıdır. Yurdumuzda genellikle bitkilerden yapılan askılar kullanılmaktadır: Bu askılar bazen koza örmeye elverişli olmayan miktarda nem ihtiva ederler. İyi bir askıda bulunması gereken özellikleri şöyle sıralayabiliriz.
Askı üzerinde sıkışıklığa meydan vermeyecek şekilde geniş yüzey ihtiva etmeli.
Askı içinde serbest hava dolaşabilmeli ve nem kolayca yok edilebilmeli.
Maliyeti düşük olmalı ve uzun süre kullanılabilmeli
Bitkisel Askılar
Ülkemizde askı olarak hardal, katır tırnağı, pırnar ve püren gibi bitkiler kullanılmaktadır. Bunların yanına bazı bölgelerde meşe ve çam dalları da askı olarak kullanılmaktadır. Ancak meşe ve çam dalları askı olarak pek uygun olmadığı gibi ormanların tahribine de neden olur.
Şekil 2. Bitkisel askı
Askı olarak kullanılacak bitkiler askıdan en az 10-15 gün önceden toplanarak kurutulmalıdır. Bir kutu için 250-300 adet askıya ihtiyaç vardır. Yetersiz askı sıkışıklığa ve çifte koza sayısının artmasına neden olur.
İpekböcekleri olgunlaşmaya başlayınca askılar kerevetler üzerine uygun aralıklarla yerleştirilir. Askıları kolayca havalandırılacak ve henüz olgunlaşmamış ipekböceklerine yaprak vermeye mani olmayacak şekilde yerleştirmek gerekir. Kerevetler üzerine yerleştirilen askılara ipekböcekleri kendileri çıkarak kozalarını örerler.
Plastik askılar:
Uzun yıllar kullanılabilen, temizlik ve dezenfeksiyonları kolay olan bir askı çeşididir. Koza kalitesini yükseltir ve işçilikten tasarruf sağlar. Genellikle 60x100 cm boyutlarında olan bu askılardan bir kutuluk üretim için 40-45 tane gerekir. Bu tip askılarda olgunlaşan ipekböcekleri elle toplanarak askı üzerine konulmalıdır.
Şekil 3. Plastik askı
Askı döneminde sıcaklık ve nem:
Askı döneminde sıcaklık ve nem koza kalitesini etkileyen en önemli unsurlardır. Özellikle kozanın örüldüğü ilk 3-4 günlük sürede sıcaklığın 23-24 derece nemin de %70'in altında olmasına dikkat etmek gerekir. Sıcaklık 20 derecenin altına düşerse koza örme tamamen durur. Askı döneminde fazla nem ipekböceklerinin ipek çıkarmasını yavaşlatır. Kozanın rengini ve parlaklığını bozar. Askı odasında gerek çıkan ipeğin kuruması, gerek ipekböceklerinin içlerini boşaltması nedeniyle nem artar. Dolayısıyla askı odasının kapısı hiçbir zaman kapatılmamalı. Ancak içeride kuvvetli bir hava cereyanı da olmamalıdır. Kuvvetli hava cereyanı veya askılar üzerine kuvvetli bir ışık gelmesi ipekböceklerinin kuytu yerlerde birikmelerine sebep olur. Böyle sıkışık askılarda çifte koza miktarı artar.
Şekil 4. Kozaların askıdan sökülmesi (Hasat).
Kozalar ne zaman askıdan sökülmeli?
Hasat
Kozaların hasadı için en uygun zaman askı başlangıcından itibaren 8. ve 9. ncu günlerdir. Sıcak bölgelerde bu süre biraz daha kısaltılabilir. Ancak hasattan sonra pazara götürülüp satılması 10-11 günden geriye bırakılırsa kozaların ağırlık kaybedeceği unutulmamalıdır.
Koza hasadında öncelikle askı üzerinde (varsa) koza örmeden ölmüş olan hasta böcekler bir küçük maşa yardımı ile diğer kozaları lekelemesine fırsat vermeden toplanmalı ondan sonra kozalar askıdan sökülmelidir.
Kozalar askıdan söküldükten sonra yapılacak ilk iş kozalar üzerindeki koza pamuğu adını verdiğimiz gevşek örgülü kısmın tamamen alınması ve hatalı kozaların ayrılması işlemidir.
Şekil 5. Koza pamuğunun alınması ve tasnif,
Bu ayırımda lekeli kozalar, zayıf yani kolayca ezilebilen kozalar, sallandığında içinden krizalit sesi gelmeyen sağır kozalar, uç kısımları sivri ve yumuşak olan kozalar ile anormal şekilli kozalar bir grup, çifte kozalar diğer bir grup, Alâ kozalarda bir grup olmak üzere kozalar en az üç gruba ayrılmalıdır. Gereğinde çok lekeli ve ezik olanlar, irilik bakımından farklı olan ala kozalarda ayrı gruplar haline getirilebilirler.
Seçim işi bittikten sonra kozalar fazla bekletilmeden ve mümkün olduğunca sabah erken ve serin saatlerde kızışmayacak ve kozaların ezilmesine sebep olmayacak ambalajlar içerisinde pazara götürülerek satılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki askı başlangıcından itibaren 15-18 gün sonra kozaların içindeki krizalitler kelebek haline gelerek kozayı delip dışarı çıkarak kozaların ticari değerlerini düşüreceklerdir. Bu nedenle vaktinde satılamayan kozalar derhal boğularak kurutulmalıdır.
Şekil 6. Kozahan'da koza satışı (Bursa)
Kozaların boğulması - kurutulması:
Koza boğma adını verdiğimiz kozaların içindeki krizalitlerin öldürülmesi işlemi genel olarak mihnak adı verilen buhar odalarında yapılır. Bu odalarda 75-80 °C de 30-40 dakika bırakılan kozaların içindeki krizalitler öldürülür ve kozalar kerevetlerde kurutulurlar.
Bu işlem basit olarak bir kazan içinde de yapılabilir. Bu iş için öncelikle kozalar seçilmiş olmalı ala ve lekeli kozalar ayrı ayrı buhara tabi tutulmalıdır. Aksi halde lekeli kozalar diğer kozaları da lekelerler.
Herhangi bir nedenle kozaların satılmaması halinde boğma işlemi basitçe şöyle yapılabilir. Derince bir kazan içerisine bir sacağı ve sacayağı seviyesini aşmayacak kadar su konur Sacayağı üzerine bu suya değmeyecek şekilde bir elek veya kalbur oturtulur ve bunun içi koza ile doldurulur. Kozaların üzerine de 2-3 tane çifte koza konur ve kazanın üzeri büyükçe bir tepsi ile kapatılır (Gerekirse kapak üzerine bir ağırlık konabilir). Kazandaki suyun kaynamaya başlamasından sonra 30-40 dakika beklenir ve daha sonra kapak aralanarak kozaların en üstünde duran çifte kozalardan biri alınarak içindeki krizalit çıkarılır. Krizalitin karın kısmı yarıldığında buradan çıkan yeşil mercimek büyüklüğündeki (ipekböceğinin orta midesi) katı pişmiş bir yumurta sarısı gibi kesilebilecek kadar katılaşmış ise boğma işlemi tamamlanmış demektir, aksi halde bıçağın ucu değdiğinde patlayıp içinden bir sıvı akıyor ise krizalit ölmemiştir, dolayısı ile işleme devam etmek gerekir. Kalan kozalarda zaman zaman kazandaki eksilen su tamamlanarak aynı sistemle boğulurlar.
Şekil 7. Kozaların kazanda boğulması
Kozalar boğma işleminden sonra havadar bir odada kerevetler üzerine en çok 15 cm kalınlıkta olmak üzere serilir ve zaman zaman karıştırılarak bir ay süre ile kurutulduktan sonra çuvallara doldurularak rutubetsiz bir yerde satılıncaya kadar saklanabilirler. Tam kurumuş kozalar boğulmadan önceki ağırlıklarının %60'ını kaybederler.
Tavsiye edilmemekle beraber mecbur kalındığında koza boğma ve kurutmada başvurulacak bir diğer yol kozaların güneşe serilerek en az bir hafta süre ile kurumaya terk edilmesidir. Bu yolla hem krizalitler ölür hem koza kurur. Ancak unutulmamalıdır ki güneş ışığı kozanın ipek telleri için zararlıdır. Bu nedenle kozaların üzerine koyu renkli bir örtü örtmek yararlı olacaktır.
5 Nisan 2008 Cumartesi
İPEK BÖCEĞİ ASKI ,KOZA HASADI PAZARLAMA VE KURUTMA
İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
İPEKBÖCEĞİ TOHUMLARININ KULUÇKASI (İnficar)
Kuluçka, ipekböceği yetiştiriciliğinin ilk ve en önemli olan safhasıdır. Toplu iğne başı büyüklüğündeki ipekböceği yumurtalarının 20.000 tanesi yaklaşık 11-13 gram ağırlığındadır. (İpekböcekçiliğinde yaygın olarak kullanıldığından, biz de burada yumurta yerine tohum, kuluçka yerine de inficar veya fışkırma sözcüklerini kullanacağız.)
İpekböceğinin tohumları inficarında amaç tohumlardan istenen zamanda sağlıklı ipekböceklerinin elde edilmesidir. Bu dönemde hata yapılırsa çıkan ipekböcekleri zayıf, hastalıklara dayanıksız ve miktarı azdır. Sonuç olarak verim de düşük olur. Uygun yapılan bir inficarda istenilen günde, kısa sürede çıkışını tamamlamış, çok sayıda, sağlıklı ve yeknesak ipekböcekleri elde edilir.
İnficara başlamadan bir hafta önce inficar odasının temizliği ve dezenfeksiyonu tamamlanmalıdır. İnficar odasının temizlik ve dezenfeksiyonunda da besleme odası için yapılanlar aynen yapılır.
İnficar odasında sıcaklık ve nemini kontrol edebilmek için termometre ve nemölçer bulundurulmalıdır. Ayrıca ısıtma gerektiğinden odada uygun bir yerde ısıtıcı olmalı ve bu ısıtıcı tohumlardan en az iki metre uzakta bulunmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta mangal, borusuz soba gibi ortama zehirli gaz verebilecek ısıtıcılar kullanılmamalıdır. İnficar odalarında yeni boyanmış eşya, boya, ilaç kutuları gibi koku veren şeyler olmamalıdır. İpekböceği tohumları zehirli gazlara karşı çok hassastır. Tohumların bulunduğu yerlerde sigara içilmemelidir.
Ülkemizde üretilen tohumlar üretimlerinin her kademesinde ipekböcekçiliği Araştırma Enstitüsünün kontrolünden geçmektedir. Tohum kutuları arasında miktar ve kalite yönünden herhangi bir fark yoktur.Ancak bir kutudan fazla ipekböceği bakacak olanlar aldıkları kutuların üzerindeki kışlak çıkış tarihlerinin ve orijinlerinin aynı olmasına dikkat etmelidirler. Tohumlar nakliye esnasında güneş ışığı, sigara dumanı, yağmur, kokulu maddeler ve tarım ilaçlarından uzak tutulmalıdır. Beslemeye daha geç başlamak amacıyla tohumların buzdolabı vs gibi soğuk yerlere konması ipekböceklerinin zayıflamasına neden olur. En iyisi beslemeye başlayacağınız tarihten 10-12 gün önce tohumları alıp derhal inficara başlamaktır.
İnficarda istenen çevre şartları:
Sıcaklık: İnficarda en önemli unsur sıcaklıktır. İnficar boyunca sıcaklık devamlı 25-26 derece civarında olmalı ve sıcaklıkta ani değişmeler olmamalıdır.
Nem: Çıkış ve çıkan ipekböceklerinin sağlığı açısından çok önemlidir. İnficar boyunca %75-85 civarında olması istenir. Bu nemi sağlamak için inficar odasında yerler ıslatılmalı, tohum kutuları yakınına ıslak çarşaf vs. asılmalı soba üzerinde açık bir kap içinde su bulundurmalıdır.
Işık: İnficarda normal gün ışığı yeterlidir ancak güneş ışığı doğrudan tohumların üzerine gelmemelidir. Tohumların renklerinin ağarmaya başladığı devreden itibaren 18 saat aydınlıkta kalması yeknesak bir çıkış için faydalı olur.
İnficar başlangıcında tohumlar varsa inficar çerçevelerine yoksa üst bezi yırtılarak kendi kutuları içine muntazam olarak yayılır. İnficar çerçevesi kullanılırsa tohumların üzerine kanaviçe ve ince bir kağıt konarak hem çıkan larvaların dağılmaması hem de ipekböcekleri ile tohum kabuklarının karışmaması sağlanır. Bu şekilde inficara konan tohumlardan 9-10 gün içinde ipekböcekleri çıkmaya başlar. (Kışlak çıkış tarihi ile inficara konuş tarihi arasındaki farka göre bu süre daha kısa olabilir.) İyi bir inficarda çıkış üç gün içinde tamamlanmalıdır. Yeni çıkan ipekböcekleri açlığa karşı dayanıklıdır. Şayet beslemeye daha geç başlamak gerekiyor ise kılavuz dediğimiz ilk çıkan ipekböcekleri görüldüğünde tohumlar 5 derecelik sıcaklıkta ve %80 nemli bir yerde 4-5 gün bekletilebilir.
Her üreticinin birkaç kutu tohum için uygun şartları temin etmesi güç ve masraflı olur. Köydeki bütün tohumların bir odada tek elden inficara alınması hem uygun şartların hazırlanması hem de masrafların en aza indirilmesi yerinde olacaktır. Toplu inficar evi dediğimiz bu uygulama Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İI Müdürlüklerince de desteklenmekte gerekli alet ve malzeme yardımı sağlanmaktadır.
Şekil 1. a) Tohumların inficar çerçevelerine yayılması.
b) Tohumların üstünün kanaviçe ile örtülmesi
Şekil 2. Yeni inficar etmiş ipekböcekleri
GENÇ İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
1,2 ve 3. ncü yaşlardaki ipekböcekleri, genç ipekböcekleri diye adlandırılırlar. Bu dönemde ipekböcekleri 25-26 derece sıcaklık ve %80-85 nem isterler. Özellikle bu dönemde ipekböceklerine yumuşak ve kaliteli yaprak verilmeli havalandırmaya özen göstermelidir.
İnficar kısmında bahsedildiği gibi iyi bir inficarda çıkış üç gün içinde tamamlanır. Ancak beslemeye üçüncü gün başlanır. Yeni çıkan ipekböcekleri açlığa karşı dayanıklı olduğundan ilk çıkanların bir iki gün aç kalması zararlı değildir. Üçüncü gün sonunda hepsini birden beslemeye alarak yeknesak bir besleme yapılır. Ancak çıkış üç günden fazla sürerse ilk üç günde çıkanlar beslemeye alınır. Daha sonra çıkanlar ise ayrı bir yerde günde bir öğün fazla yem verilerek diğerlerine yetiştirilir. Uyku dönemine birlikte girmeleri sağlanır.
İlk üç yaşta ipekböcekleri kare şeklinde ince kıyılmış yapraklarla beslenirler. Yaprak kıymada ölçü her yaş için ipekböceği büyüklüğünün iki - üç katı kadar olmalıdır. Ancak uykuda giden ipekböceklerine tütün kıyar gibi uzunluğuna kıyılmış yaprak verilmelidir.
Şekil 3. Yaprak kıyma.
İpekböceklerinin üzeri örtülür mü?
Genç ipekböcekleri için en uygun besleme şekli parafinli kağıt (genellikle kasapların kullandığı kalın mumlu kağıt) altında beslemedir. Parafinli kağıt altında nem muhafaza edilerek yaprakların kuruması önlenir. Böylece ipekböceklerine verilen günlük yem miktarı ve öğün sayısı azaltılmış olur. Parafinli kağıt altında beslemede sabah öğle ve akşam olmak üzere günde üç öğün yem vermek yeterli olur. Her yemden yarım saat önce parafinli kağıt kaldırılarak besleme yatağının havalandırılması sağlanmalıdır.
Şekil 4. Parafinli kağıt altında besleme,
Uyku döneminde ise parafinli kağıt kaldırılmalıdır. Besleme yatağına kireç tozu serpil~r ve besleme odası kuru tutulur. Uyku döneminde nemin fazla olması ipekböceklerinin deri değiştirmesini güçleştirir.
Her uyku dönemi sonunda bir kez alt değiştirme (küne alma) yapılmalıdır. Bu amaçla bu yaş ipekböceklerinin geçeceği büyüklükte (0.5 - 1 cm 2 ) delikleri olan ağlar besleme yatağı üzerine atılır ve ağ
üzerine yem verilir. İpekböcekleri taze yapraklara çıkınca ağ ile birlikte kaldırılarak alttaki kurumuş yapraklar vs. temizlenir. Alt değiştirme ile birlikte seyreltme de yapılır.
YETİŞKİN İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
4. ve 5. yaşlardaki ipekböceklerine yetişkin ipekböcekleri diyoruz. Bu dönem ipekböcekçiliğinde yaprak tüketiminin ve işçiliğin en fazla olduğu dönemdir. İlk yaşların aksine bu yaşlarda yüksek sıcaklık ve nem istenmez. Bu dönemde en uygun sıcaklık. 23-24 derece en uygun nem ise 70-75 dir.
İlkbahar beslemesinde bu dönem Haziran ve Temmuz aylarına rastlar. Dolayısıyla hava sıcaklığı istenen sıcaklığın üzerindedir. Bu nedenle bu yaşlarda besleme yeri olarak kuzeye bakan serin yerlerin tercih edilmesi gerekir. Ayrıca güneye bakan pencerelerin kalın perdelerle kapatılması, kapıların hava cereyanı olmayacak şekilde açık tutulması yararlı olur.
Bu dönemde ipekböcekleri için yaprak kıyılmasına gerek yoktur. 4. yaşta tam yaprak ve filiz, 5. i yaşta ise filiz veya şimal verilebilir. 4. yaşta günde dört öğün 5. yaşta da günde beş öğün yemleme yapılmalıdır. Bir kutu ipekböceği için 4. yaşta 80 kilogram 5. yaşta beşyüz kilogram yaprak gerekir.
4. yaşta iki veya üç kez 5. yaşta ise günaşırı alt değiştirme ve her alt değiştirmede uygun şekilde seyreltme yapmak gerekir. Özetle yaprak temini, alt değiştirme, seyreltme vb. işler, yetişkin ipekböceklerinde yoğun bir çalışmayı gerektirmektedir.
Yetişkin ipekböcekleri tabla, kerevet ve yer beslemesi olmak üzere üç yöntemle beslenir.
Şekil 5. Tabla beslemesi.
Tabla beslemesi
Özel olarak yapılmış bir raf sistemi ve buna uygun tablaları gerektirir. En uygun tabla ölçüleri 60x90 cm dır. Genellikle günde 5 kez yemleme ve bir kez alt değiştirme gerektirir. Sık temizlik ve her yemlemede tablaların raflardan çekilmesi gerektiğinden fazla işçilik ister.
Kerevet beslemesi
Yetiştirici için en uygun besleme şeklidir. 3-4 katlı ayaklı veya tavandan askılı ranza şeklinde düzenlenen besleme yatakları küçük bir alanda daha fazla ipekböceğinin 'bakılmasına imkan verir. Katlar arasında en az 40 cm mesafe olmalıdır. Kerevetlerin eni 1-1.5 metre olmalı. Boyları besleme odasının boyuna uygun olarak seçilmelidir. Yemleme ve diğer işlemler için kerevetler arasında en az 1 metre yer bırakılmalıdır.
Şekil 6. Kerevet beslemesi
Yer beslemesi
Bu yöntemde ipekböcekleri yerde beslenir. Yalnız taban alanı kullanıldığından fazla yer gerektirir.
Şekil 7. Yer beslemesi,
Kerevet ve yer beslemesinde genellikle şimal beslemesi (dut şimallerinin bütün olarak ipekböceklerine verilmesi) yapılır. Bu sistemde alt değiştirme işlemi iplerle de yapılabilir. İple alt alma işleminde beslenmeden önce besleme yatağı üzerine birbirine paralel iki ip atılır. Daha sonra şimaller bu iplere dik olarak besleme yatağına konur. İpekböcekleri üstteki yapraklar üzerine çıktığında ipler iki uçtan tutulup kaldırılarak alt değiştirme yapılır.
Uygun besleme koşullarında ipekböceklerinin uyku ve yaş süreleri :
Yaşlar
Yaş Süresi
(Gün)
Uyku Süresi
(Gün)
Toplam
(Gün)
1
3
1
4
2
2.5
1
3.5
3
3
1.5
4.5
4
4
2
6
5
8
-
8
Toplam
20.5
5.5
26
Uygun koşullarda sekiz gün süren 5. yaş sonunda ipekböcekleri olgunlaşarak yem yemeyi keserler. Artık ipekböcekleri olgunlaşarak yem yemeyi keserler. Artık İpekböceklerinin koza örecekleri askı dönemi başlar.
İPEK BÖCEĞİ TEMİZLİK DEZENFEKSİYON VE HASTALIKLAR
TEMİZLİK DEZENFEKSİYON VE HASTALIKLAR
Bütün hayvansal üretimlerde olduğu gibi iyi bir ürün için yetiştirdiğimiz ipekböceklerinin de sağlıklı olması gerekir. Bu konuda şu gerçeği unutmamalıyız. İpekböceği hastalıklarının tedavisi yoktur. Öyle ise yapılacak tek iş kalıyor. İpekböceklerini hastalandırmamak.
İpekböceklerinde bakteri, virüs, mantar diye adlandırdığımız mikroplar hastalık yapar. Besleme yerimizi bu mikroplardan ne kadar arındırırsak başarı şansımız da o kadar artar. Besleme yerimizi ve kullandığımız araçları mikroplardan arındırma işlemine dezenfeksiyon; bu işlemde kullanılan ilaçlara da genel olarak dezenfektan diyoruz. İpekböcekçiliğinde kullanabileceğimiz iki uygun dezenfektan vardır. Bunlar formalin ve taze olarak hazırlanmış sönmüş kireç tozudur. Formalin sadece besleme öncesinde besleme odası ve kullandığımız aletlerin dezenfeksiyonunda kullanılır.
Besleme Öncesi Dezenfeksiyon:
Beslemeye başlamadan 10 gün önce besleme odası, kullanılacak malzeme elden geçirilir. Tamirleri yapılır. Daha sonra besleme odası kireç veya göztaşı-kireç karışımı ile badana edilir. Kullanılacak malzeme de sodalı su ile yıkanır ve güneşte kurutulur. Besleme odasının kapı, pencere aralıkları, yarık ve çatlakları kapatılır. Beslemede kullanacağımız diğer malzeme de bu odaya konduğunda odamız dezenfeksiyona hazırdır.
Şimdi sıra mikrop öldürücü ilacın hazırlanmasında.
Bu iş için piyasadan alacağınız 1 litre formalini (%37'lik formaldehit) 11 litre suya karıştırdığınızda 1 kutuluk bir besleme yerini dezenfekte edebilirsiniz.
AMA ÖNCE DİKKAT
Kullanacağınız ilaç keskin kokulu, göz yaşartıcı, tahriş edici bir ilaçtır.
Hazırlarken ve kullanırken varsa gaz maskesi kullanınız veya ağız ve burnunuzu ıslak bir tülbentle kapatınız.
İlacı püskürtmek için kullanacağınız tulumba (pülverizatör, atomizör vs) temiz olmalıdır. Daha önce tarlaya, bahçeye ilaç attığınız tulumbaları bu işte kullanmayınız. Mecbur kalırsanız bu tulumbaları sodalı su ile iyice yıkadıktan sonra kullanınız.
Unutmayınız ki ipekböcekleri zehirli ilaçlara çok hassastır. Çok az miktardaki zehirli ilaç bulaşığı bile ipekböceklerini öldürmeye yeter.
Atacağınız ilacın etkili olması için buharlaşarak bütün odayı kaplaması gerekir. Bunu sağlamak için ilaç atılacak odanın sıcaklığı 25 derece civarında olmalıdır. Şayet sıcaklık düşük ise oda uygun bir araçla (soba, mangal vs) ısıtılmalıdır.
Bütün bu tedbirleri aldıktan sonra hazırlanan ilaç besleme odasına ve malzemeler üzerine her tarafı ıslatıncaya kadar atılır. İlaçlama yapılırken gaz maskesi veya ağız ve burunu kapatacak ufak bir tülbent kullanılmalıdır. İlaçlamaya kapıya en uzak köşeden başlanmalı ve kısa bir sürede bitirilmelidir. İlaçlanan oda en az bir gün kapalı tutulur. Ertesi gün açılarak içinde ilaç kokusu kalmayıncaya kadar havalandırılır.
Şekil 1. Besleme odasının dezenfeksiyonu.
Sönmüş kireç tozu
Bütün bu işlemlerden sonra odamızda artık mikrop kalmamıştır. Fakat bu besleme devresi boyunca mikropsuz olacağı anlamına gelmez. Bundan sonra hasata kadar odamıza mikrop girmesini üremesini önleyecek tedbirleri almalıyız. Bunun içinde sönmüş tozu kullanacağız.
Nasıl hazırlanır?
Beton bir zemin üzerine taş halindeki sönmemiş kireç parçaları konur. Bunların üzerine yavaş yavaş el ile su serpilerek parçalanarak dağılmaları sağlanır. Daha sonra elekten geçirilerek halinde kapalı bir kapta toplanır. bu şekilde hazırlanmış 15-20 kg. tozu bir kutuluk beslemeye yeterlidir.
Nasıl kullanılır?
Kireç tozunu, besleme esnasında besleme yatağına gelerek çoğalan mikroplara karşı kullanırız. Bu iş için en uygun zaman ipekböceklerinin yaprak yemediği uyku yani deri değiştirme dönemleridir. İpekböcekleri uyku devresine girdiğinde küne dediğimiz besleme yatağının üzerine ipekböceklerini de örtecek şekilde kireç tozu serpilir. Serpme işleminde küçük bir elek veya süzgeç kullanılması yerinde olur.
Besleme esnasında, besleme yerine mikropların girmesini ve çoğalmasını önlemek için aşağıdaki tedbirleri almak gereklidir.
1. Besleme yerinin girişine içinde kireç tozu olan paspaslar konmalıdır.
2. Beslemeye başlamadan önce eller sabunlu su ile yıkanmalıdır.
3. Çöp ve beslemede kullanılan yapraklar ayrı kaplarla taşınmalıdır.
4. Varsa hasta ipekböcekleri el değmeden küçük bir maşa ile toplanarak imha edilmelidir.
5. Alt değiştirmede kullanılan ağ, ip gibi malzeme, tekrar kullanmadan önce yıkanıp dezenfekte edilmelidir.
6. 3. yaştan itibaren zayıf gelişen, geç uyuyan ipekböcekleri toplanarak ayrı yerde beslenmelidir.
İPEKBÖCEĞİ HASTALIKLARI
Daha öncede belirtildiği gibi, ipekböceği hastalıklarının ekonomik bir tedavi yolu yoktur. Ancak bu bir hastalık geldiğinde tüm emek boşa gider demek değildir. Hastalık durumunda da yapılacak şeyler vardır. Böylece zararımızı en aza indirebiliriz. Bunun için hastalıkları biraz tanımak gerek.
Şekil 2. Kireç tozunun hazırlanması.
Şekil 3. Sütleme hastalığı,
1. Virüs hastalıkları
Bu guruptaki hastalıkları virüs dediğimiz mikroplar yapar. En önemlisi sütleme hastalığıdır.
Bu hastalıkta ipekböceklerinin boğum araları şişer. Hastalanan böcekler besleme yatağının dışına kaçmaya çalışır ve yere düşerler. İştahları azalır, hareketsizleşirler. Hasta böceğin ayağı bir makasla kesildiğinde kirli beyaz bir sıvı akar. Bu sıvıda çok miktarda mikrop (virüs) vardır. Hasta böceklerin vücudundan sızan bu sıvı hastalığı diğerlerine de bulaştırır. Bulaşmayı önlemek için hasta böcekler toplanmalıdır.
Mikroplardan başka virüs hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştıran bazı şartlar vardır. İstenmeyen bu şartların meydana çıkmasını önlemek gerekir. Böylece hastalığın ortaya çıkması da önlenmiş olur. Hastalık çıkmasını kolaylaştıran şartlar şunlardır:
1. İpekböceklerinin aşırı sıcağa maruz kalması
2. İpekböceklerinin aşırı soğuğa maruz kalması
3. İpekböceklerinin aşırı rutubette kalmaları
4. İpekböceklerinin aşırı kuru yerde bırakılmaları
5. Havalandırılamayan yerde böcek besleme (oksijen eksikliği)
6. İpekböceklerinin çok sık (sıkışık) bakılması
7. İpekböceklerinin uzun süre aç kalmaları
8.Kötü yem (tozlu, kızışmış, ıslak veya kart yaprak)
9. İpekböceklerinin vücutlarının yaralanması
10. Zirai ilaçlarla bulaşmış yaprak
2. Bakteri hastalıkları
Bu guruptaki hastalıkların en önemlisi baygınlık hastalığıdır,
Bu hastalığın belirtileri ölüme yakın görülür. Ölen böcekler kısa zamanda çürür ve pis kokan bir sıvı çıkarırlar.
Diğer bakteri hastalıklarının mikropları vücuda yaralardan girerler. Yaralanmaları önlemek gerekir.
3. Mantari hastalıklar
Fungus ya da mantar adı verilen mikropların yaptığı hastalıklardır. Genellikle deri yolu ile bulaşırlar. Kireç hastalığı adı verilen mantari hastalıkların 10 dan fazla çeşidi vardır. Bizde en çok görüleni beyaz kireç hastalığıdır. Bu hastalığa yakalanan ipekböceklerinin vücudu pembemsi bir renk alır. Ölümden sonra vücut alçı ile kaplanmış gibi beyaz ve sert olur. Bu hastalığın mikropları özellikle rutubetin çok fazla olduğu yerlerde çoğalırlar. Bu nedenle besleme odasının rutubeti iyi kontrol edilmeli. Rutubet yükseldiğinde oda havalandırılmalı. Yerlere kireç tozu dökülmelidir.
İpekböceklerinde hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek için ilk yapılacak şey temizlik ve dezenfeksiyondur. Ancak unutulmamalıdır ki iyi bir beslemede temizlik kadar önemlidir. Nasıl ki iyi beslenemeyen zayıf bir çocuk kolayca hasta oluyorsa, iyi şartlarda beslenmeyen ipekböcekleri de kolayca hastalanırlar.
Hastalık belirtileri ortaya çıktığında ne yapmalı?
Hastalıklı böcekler el değmeden toplanmalı ve bir çukura gömülerek imha edilmeli.
Hastalık 4. ve 5. yaşlarda çıkmışsa her gün veya gün aşırı kireç tozu kullanmalıdır. Bu durumda kireç tozu şöyle kullanılır; ipekböcekleri bir öğünde verilen yemi tamamen bitirdikten sonra besleme yatağına kireç tozu serpilir. En az bir saat sonra alt değiştirme ağları konarak besleme yapılır.
Son yaşlarda ortaya çıkan hastalıklarda günlük besleme (öğün) sayısı artırılarak sağlam böceklerin bir an önce askıya çıkması sağlanmalıdır.
Zehirlenmeler:
Son yıllarda tarım ilaçlarının kullanımının yaygınlaşması ile ilaç bulaşmış yapraklarla beslenen ipekböceklerinde toplu ölümler görülmektedir. Zaman zaman büyük zararlar meydana getiren böyle durumlara karşı çok dikkatli olmak gerekir. En küçük bir ihtimalde dahi şüpheli görülen yapraklar az sayıda ipekböceğine verilerek denenmeli ve temiz olduğuna emin olduktan sonra yemlemede kullanılmalıdır.
Zehirden etkilenen ipekböcekleri kendi etraflarında dönerek sarımsı yeşil bir sıvı kusarlar. Vücutları kısalır. Şiddetli zehirlenme durumunda geri kısmından iç organlar balon gibi dışarı çıkar.
Öldüklerinde "C" veya "S" şeklinde kıvrılırlar.
Kısaca özetlediğimiz hastalıklar dışında ipekböcekleri için zararlı olan fare, güve, karınca gibi canlılar da vardır. Bunlarla mücadelede kesinlikle zehirli ilaç kullanılmamalıdır. Ancak kapan güve tuzağı gibi önlemler alınabilir.
DUT YETİŞTİRİCİLİĞİ (DUTÇULUK)
DUT YETİŞTİRİCİLİĞİ (DUTÇULUK)
Bu dersimizde, ipekböcekçiliğimizin temelini teşkil eden Dut Yetiştiriciliğinden bahsedeceğiz. Çünkü, ipekböceğinin tek gıdası "dut yaprağı"dır ve bir kutu ipekböceği içinde, 500-600 kilogram dut yaprağına ihtiyaç vardır.
İpekböcekleri için yaprak veren dut ağaçlarının yetiştiği yere, "Dutluk" veya "Dut Bahçesi" denir.
Dut bahçesinin, ipekböceği besleme yerine yakın olması iyi olur
Dut bahçesi için uygun olmayan yerler:
İlaçlama yapılan tarım ürünleri yanı
Tozlu yol kenarları
Zehirli gaz çıkaran fabrika etrafı
Yüzlek ve zayıf topraklar
Sulama imkânı olmayan yerler
Dut bahçeleri üç şekilde tesis edilir:
1. Kapama bahçesi
2. Başka tarım ürünleriyle karışık bahçe
3. Tarla kenarına sınır ağacı olarak
İpekböcekçiliği yönünden en uygun olanı; yalnızca dut ağaçlarının yetiştiği "Kapama dut bahçeleri "dır. Çünkü yaprak hasadı ve bakım işleri daha kolay yapılır.
Karışık bahçe ve sınır ağaçları olarak oluşturulan dutlukların ise, arazinin ekonomik kullanımı gibi bir avantajları vardır.
Şekil 1. Kapama dut bahçesi.
Dut bahçesi tesisinde fidanlar arası mesafe ne olmalıdır?
Yaprak elde etmek için dikilen dut ağaçları, serbest olarak büyütülmezler. Her yıl, ilkbahar ipekböceği besleme döneminde "kafalama" şeklinde kesilirler. Dolayısıyla bu dutlar, büyük taç yapısına sahip olmazlar. Bu nedenle, dutluk tesis edilirken fidanların arası sık tutulur. Böylece, yaprak verimini etkileyecek olan ağaç sayısı da artırılmış olur.
Kapama dut bahçesi tesisinde fidanlar; sıralar arası 2.5-3 metre, sıralar üzeriyse 1.5-2 metre olacak şekilde dikilebilir. Toprak işlemesi, traktörle yapılacaksa, o zaman fidanlar arası mesafe 3.5-4 metre olmalıdır.
Başka tarım ürünleriyle karışık dutluk tesis edilirken, fidanlar arasındaki aralık, 10-15 metre olarak verilmelidir. Sınır ağacı olarak dikimlerdeyse, 2-3 metre arayla sıra halinde yapılan dikimler uygun olur.
Fidan miktarı nasıl bulunur?
Dut bahçesi tesisinde, ihtiyaç olan fidan miktarı aşağıdaki formülle bulunur.
Dutluk tesis edilecek alan
Fidan miktarı =------------------------------------------------------------------------
Sıralar arası mesafe X Sıralar üzeri Mesafe
Örnek olarak; sıralar arası 2.5 metre, sıralar üzeri 2 metre olacak şekilde 2 dekar (2000 m 2 ) dutluk tesis edeceğiz. Buna göre ne kadar dut fidanına ihtiyacımız var?
2000
Fidan miktarı = ------------------------= 400 adet
2.5 x 2
Bu zamana kadar genel bilgiler verdik. Şimdi fidan dikimi ile dut bahçesi tesisine başlayalım.
DUT FİDANI DİKİMİ
Dut fidanı dikimi, sonbaharda yaprak dökümünden sonra başlar ve ilkbaharda gözlerin uyanmasına kadar geçen zaman içinde yapılabilir.
Tesis edilecek dut bahçesinde, önce sıralar arası ve sıralar üzeri mesafeye göre fidan dikilecek yerler işaretlenir. Düzgün bir şekilde dikim yapabilmek için, dikim tahtası kullanılmalıdır. İşaretlenen yerlerde, 40-50 santimetre genişlik ve derinlikte çukurlar açılır.
Dikilecek fidanların kökleri üzerinde bulunan yaralı, bereli ve ezik kısımlar kesilerek “kök tuvaleti” yapılır. Sonra ,fidanın kökleri boğaz kısmına kadar çukura yerleştirilir. Gübreli toprakla doldurularak , fidan etrafına bir çanak yapılır. Sonra da “can suyu” verilir.
İpekböceği beslemesinde bütün dutların yaprakları kullanılabilir. Fakat bol yaprak sağlayan dut çeşitlerinin kullanılması koza veriminin daha iyi olmasını sağlar. Bunun içinde aşılı fidan dikmeye özen göstermeliyiz
DUT AĞACININ ŞEKİLLENDİRİLMESİ
Dut fidanı dikildikten sonra, verilecek yüksekliğe göre fidan gövdesi kesilmelidir. İlkbaharda, fidan gövdesi üzerinde pek çok filiz oluşur. Yazın fidan gövdesinin üst kısmında iyi gelişme gösteren 3 adet f iliz bırakılarak alt kısmındakiler kesilir. Sonbahar sonlarına kadar bu 3 adet sürgünün gelişmesi sağlanır.
Yaprak dökümünden sonra 3 adet dal gövde yüksekliğinin yarısı uzunluğunda kesilerek ağaç üzerinde 3 adet kuvvetli kol yapılmış olur:
Bu kollardan çıkan sürgünlerin, yaz boyunca gelişmesi sağlanır.
Şekil 2. Dut ağacının şekillendirilmesi.
Dut bahçesinin tesisi en az 2 yılda tamamlanır. 3. yıl ilkbaharda, ipekböceklerini beslemek için yaprak hasadına başlanır.
DUT YAPRAKLARININ HASADI
Dut yapraklarının hasadı, besleme zamanına ve ipekböceklerinin büyüme devrelerine göre farklı yapılır.
Dut ağaçlarında, şekillendirme yapılıp, kollarda dallar oluştuktan sonra, bunlardan alınacak yapraklar, ipekböceği beslemesinde kullanılmaya hazır demektir.
Kollarda senelik dalların oluştuğu kısma "kafa" diyoruz. Böceklere verilen yapraklar, bu kafa üzerinde oluşan senelik dallar üzerinde bulunur. Yapraklı durumdaki bu dallara "şimal" denir.
Yurdumuzda genellikle "ilkbahar beslemesi" yapılıyor İpekböceklerinin 1. ve 2. yaşlarında, yaprak tüketimleri azdır. Bu yaşlarda besleme için olgun yapraklar, tek tek toplanır. Böceklerin 3. yaşında ise şimaller üzerinde bulunan filizler kırılır. İpekböceklerinin ilk üç yaşına "genç ipekböcekleri" diyoruz. Yetişkin ipekböceği devresi olan 4. ve 5. yaşlarda, böceklerin yaprak tüketimi artar. Bu dönemde "filiz kırma" veya "şimal kesme" uygulanır. Bu yolla, ağaçlarda, budama da yapılmış olur.
Şekil 3 Şimal kesme
Budama, yaprak hasadı sırasında, yada hasat sonrası yapılır. Kafalama şeklinde yapılan budamada, dallar, ağaçla birleştiği yerden, yani "kafa" üzerinden kesilir. İpekböceklerinin beslendiği mayıs ve haziran aylarında yapıldığı için "yaz budaması" da denir.
Şekil 4. Kafalama budama.
Bir yılda iki kez yaprak hasadı yapabilirmiyiz ?
Bu budamadan 15-20 gün sonra, dutlar tekrar uyanarak, yapraklanırlar. Bu yapraklar, ipekböcekçiliğinde, sonbahardaki ikinci beslemede kullanılır. İyi bakım ve düzenli sulama yapılırsa, dut ağaçlarından bir yılda, iki kez yaprak hasadı yapılabilir.
Sonbahar beslemesi için dut yapraklarının hasadı, ilkbahar hasadından farklıdır. İpekböceğinin ilk üç yaşında, sürgünün üst kısmındaki taze ve olgun yapraklar toplanır. Yaprak toplanırken dikkat edeceğimiz en önemli nokta; yaprak sapının dibinde bulunan tomurcuğa zarar vermemektir. Bunun için de, yapraklar, sıyırma şeklinde değil, yaprak sapından koparılmalıdır. Eğer tomurcuk zarar görürse, ertesi yıl ilkbaharda yaprak oluşmaz.
İpekböceklerinin yetişkin devresinde, yani 4. ve 5. yaşlarda verilecek yapraklar, zayıf gelişme gösteren sürgünlerin, kafaya bağlandığı yerden kesilmesi şeklinde yapılır. Bu yolla, ağaçta, kuvvetli gelişme gösteren sürgünler bırakılarak "seyreltme" yapılmış olur. Ertesi yıl ilkbaharda, ağaçta kalan bu dallar yaprak hasadında kullanılacaktır.
Yaprak hasadını günün serin saatlerinde yapmak gerekir. Sıcak günlerde, sabahları çiğ kalktıktan sonra yapmak uygun olur.
DUT BAHÇESİNİN BAKIMI
Kaliteli ve bol yaprak elde etmek için dut bahçesinin düzenli bakımının yapılması gerekir. Dutluklar, tesis edildikleri ilk yıllarda, gelişmeyi sağlamak için, sık sık sulanmalıdır. Yetişkin dutluklarda da, yaprak verimi, sulamayla doğrudan doğruya ilgili olduğu için, sulama ihmal edilmemelidir. Yaz aylarında, duruma göre, iki-üç kez sulama yapmak gerekli olabilir.
Dutluklarda toprak işlemesi; ilkbahar yaz ve sonbaharda olmak üzere, yılda üç kez yapılır. İlkbaharda toprak işlemesi, filizlenmeden önce, yazın, yaprak hasadı ve budamadan sonra, sonbahardaysa, yaprak dökümünü izleyen günlerde yapılır.
Dutluklarda, gübreleme yapmanızda gerekir. Sonbaharda dekara bir-bir buçuk ton çiftlik gübresi vermeliyiz. Çiftlik gübresi, toprağın yapısını düzeltir. Kimyasal gübrelerse, ihtiyaca göre verilir.
DUT ZARARLILARI
Her bitkinin olduğu gibi, dut ağaçlarının da çeşitli zararlıları vardır.
Dut Koşnili
Ülkemizde dut ağaçları için, önemli olan zararlılardan bir tanesi; "Dut koşnili" dir. Bu zararlı, ağaçların gövde ve dallarında, kirli beyaz renkte görülür. Ağaç üzerinde çoğaldıkları zaman, ağacın gelişmesini zayıflatıp, kuruturlar. Daha çok, nemli yerlerde ve gölgede kalmış ağaçlar üzerinde görülürler.
Şekil 5. Dut koşnili
Bu zararlıyla, fiziksel mücadele; zararlının durgun olduğu, sonbahar ve kış aylarında yapılır. Ağaç üzerindeki koşniller, yapıştıkları yerden düşürülür. Düşen zararlılar, dış koşulların etkisiyle ölürler. Dallar üzerinde çok fazla miktarda "koşnil" varsa, bu dallar kesilir ve yakılır.
Kimyasal mücadele ise; "larvaların" ağaç üzerinde dağıldığı ve dutların ipekböceği beslemesinde kullanılmadığı dönemlerde, "yaz ilaçlaması" yapılır. Kışlık yağlar kullanarak da, yağış olmayan günlerde, "kış ilaçlaması" yapılır. İpekböceği beslemesinde kullanılan dut ağaçlarında, Dut Koşniline karşı, "kış ilaçlaması" yapılması daha uygundur.
Amerikan Beyaz Kelebeği
Önemli dut zararlılarından biride, "Amerikan Beyaz Kelebeği"dir. Yurdumuzda, 1975 yılından beri görülmektedir. Bu zararlı, zararını, "tırtıl" aşamasında, bitkinin yapraklarını yiyerek yapar. Beyaz renkte olan dişi kelebek, yumurtalarını dalların uçlarında bulunan yapraklara bırakır. Yumurtadan çıkan tırtıllar, ağdan oluşan yuvalarını yaparlar. Daha sonra, yaprakları yiyerek büyürler ve ağdan çıkarak ağacın her tarafına yayılırlar. Çok kıllı ve hareketli olan bu tırtıllar, tam büyüklüğe ulaşınca, kuytu yerlere ve gazellerin içine "koza" yaparlar.
Bu zararlıyla mücadele edebilmemiz için yapacağımız iş; tırtıl yuvalarını, ağaç üzerine yayılmadan, olabildiğince erken davranıp, tırtıllı dalları kesip, toplamak ve yok etmektir.
İPEKBÖCEKÇİLİĞİ VE ÖNEMİ
İPEKBÖCEKÇİLİĞİ VE ÖNEMİ
İpekböceği ilk defa İsa'dan 2600 yıl önce Çin'de beslemeye alınmıştır. Çinliler ipekböceği yetiştirme ve ipekli kumaş yapmanın sırrını uzun yıllar ülkelerinde saklamışlardır.
Yurdumuzda ise ipekböcekçiliği 1500 yıllık bir geçmişe sahiptir. Genellikle yardımcı bir tarım koludur. Büyük bir yatırımı gerektirmez. Ailede yaşlı, genç herkesin emeğini değerlendirir. 35-40 günlük bir uğraş sonunda oldukça iyi bir gelir getirir. Ülkemizde yaklaşık 40 bin aile 70 bin kutu civarında ipekböceği beslemekte ve 2000 ton kadar yaş koza üretmektedir.
Bugün daha çok Marmara bölgesinde yapılan ipekböceği yetiştiriciliği, dut ağacının yetiştiği her yerde yapılabilir.
Son yıllarda ürettiğimiz ipeğin büyük bir bölümü ipek halı dokumacılığında kullanılmaktadır. 100.000 den fazla genç kızımıza iş imkanı sağlayan ipek halıcılık yurdumuza yılda 70-80 milyon dolarlık da döviz kazandırmaktadır.
Türkiye iklim, toprağı ve insanı ile ipekböcekçiliğini geliştirerek dünya pazarlarındaki payını arttırabilecek imkanlara sahiptir.
İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİNDE GENEL ESASLAR
İpekböcekleri ne zaman beslenir?
Yurdumuzda yılda iki kez ipekböceği beslemesi yapılabilir.
1 . İlkbahar Beslemesi: Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında yapılır. Bu mevsimde dut yaprakları taze ve yeterli miktardadır. Genellikle beslemenin ilk günlerinde besleme odasının ısıtılması gerekir. Beslemede geç kalındığında veya beslemenin uzun sürmesi halinde son yaşlarda hava sıcaklığının artması hastalıklara sebep olur. Bu nedenle beslemeye erken başlayıp kısa sürede bitirmelidir. Uygun şartlarda beslenen ipekböcekleri 26-27 günde koza örmeye başlarlar. Besleme şartları uygun değilse bu süre 45-50 güne kadar çıkabilir.
2. Sonbahar Beslemesi: Ağustos ve Eylül aylarında yapılır. Bu mevsimde dut yaprakları genellikle kartlaşmıştır. İlkbahar beslemesi gecikmişse yeniden süren yaprak miktarı da azdır. Yeterli miktarda ve kalitede yaprak elde edebilmek için yaz döneminde dutlar sulanmalıdır. Sonbaharda temizlik ve dezenfeksiyona daha fazla dikkat etmek gerekir. Zira bu mevsimde ipekböceği hastalıkları daha çok etkili olur. Şayet sonbaharda da ipekböceği beslenecek ise ilkbahar beslemesi sonunda besleme yeri temizlenmeli ve ilaçlanmalıdır.
Şekil 1. a)Tohum (Yumurta) ve kelebek b) Larva (tırtıl) c) Koza ve krizalit
İpekböceğini Tanıyalım
Yurdumuzda koza üretimi için beslenen ipekböcekleri Çin ve Japon orijinli ırkların melezleridir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bunlardan yumurta (Tohum) üretmek doğru değildir. Bunlardan üretilen tohumlar düşük verimli olurlar. Ayrıca yumurta (Tohum) yolu ile bulaşan Pebrin (Karabatan) hastalığının ortaya çıkma ihtimali de artar. Karabatan hastalığı bir zamanlar Avrupa'da ipekböcekçiliğinin yok olmasına sebep olan tehlikeli bir hastalıktır.
İpekböceğinin hayatında dört değişik dönem vardır. Bunlar sırası ile yumurta - larva (tırtıl) - krizalit ve kelebek dönemleridir. Besleme yönünden önemli olan dönem larva (tırtıl) dönemidir. Bu devre uygun şartlarda 26-27 gün sürer. İpekböcekleri bu devrede dört kez deri değiştirerek beslenir ve büyürler. Deri değiştirme safhası (uyku) yaşa göre 24 ila 48 saat kadar sürer. Bu safhada ipekböcekleri yaprak yemez ve hareketsiz kalırlar. İpekböceğinin uyku safhaları arasında kalan yem yediği sürelere yaş denir. Kuluçkadan 1. uykuya kadar geçen süreye 1. yaş, 1. ve 2. uykular arasında 2. yaş, 2. ve 3. uykular arasında 3. yaş, 3. ve 4. uykular arasında 4. yaş, 4. uykudan koza örmeye kadar olan süreye de 5. yaş diyoruz.
Şekil 2. Değişik yaşlarda ipekböcekleri.
İpekböceklerini yeknesak beslemek yani hepsine aynı zamanda koza ördürebilmek için uyku ve yaşları iyi takip etmek gerekir. Aksi halde askıya çıkma dediğimiz koza örme devresi çok uzun bir zaman alır, buna bağlı olarak da hasat güçleşir.
İpekböceklerinde uyku (deri değiştirme)
Uykuya giden ipekböceği özellikle ağız kısmından belli olur. Son yaşlar dediğimiz 4 ve 5. yaşlarda küçülerek adeta bir nokta haline gelen ağız kısmından uykuya giden ipekböceğini tanımak çok kolaydır.
İlk yaşlarda ise deri renginin değişmesi, baş kısmının irileşmesi ve şeffaflaşması, ağzın küçülmesi uykuya gidişin belirtileridir.
Şekil 3. Birinci uyku
Şekil 4. Dördüncü uyku
Uyku hali başladığında ipekböceklerine verilen yaprak miktarı giderek azaltılır. Uykudan kalkan ilk ipekböceği görüldüğünde yem tamamen kesilir ve ipekböceklerinin tamamının uykudan kalkması beklenir. Uykudan kalkan yani deri değiştiren ipekböceğinin rengi daha değişik, ağız kısmı ise daha büyüktür. İpekböceklerinin tamamı uykudan kalktığında yeni yaşın ilk beslenmesine başlanır. Bu durumda çoğu zaman aklımıza şu soru takılır. Uykudan ilk kalkan ipekböcekleri diğerinin de uykudan kalkmasını beklerken aç kalmazlar mı?
Şekil 5. Deri değiştiren larva
Evet ilk kalkanlar, yeniden beşlemeye başlayıncaya kadar bir veya bir buçuk gün yem yiyemeyeceklerdir. Ancak uykudan kalkan ipekböcekleri açlığa dayanıklıdır. Bunlar iki gün yem yemeden durabilirler. Uykuya giden ipekböcekleri ise açlığa karşı hassastırlar. Vaktinden önce yemlemeyi kesmek bunların zayıflamasına neden olur.
Kireç tozu uygulaması
Her uyku devresinde yapılması gereken işlerden biri de kireç tozu uygulamasıdır. Besleme yatağında (küne) uykudan kalkan ipekböceği görüldüğünde yemleme kesilir, besleme yatağına ipekböceklerinin üzerini de örtecek şekilde kireç tozu serpilir. Böylece hem besleme yatağı ve ipekböceklerinin vücudu dezenfekte edilir hem de besleme yatağının kuruması sağlanır (Bu dönemde ipekböcekleri fazla rutubet istemezler). Ayrıca yeni kalkan ipekböceklerinin yem yiyerek diğerlerine göre daha fazla gelişmeleri önlenir.
Şekil 6. Kireç tozunun atılması
İpekböceğinin istekleri
İpekböcekleri çevre şartlarına karşı çok hassastır. Beslemede sıcaklık, nem, hava, ışık, yaprak kalitesi ve miktarı, yemleme, seyreltme ve uyku devresi istekleri ne kadar uygun olursa ürünümüz de o derecede bol ve kaliteli olacaktır.
Sıcaklık
İpekböcekleri 20-30 derece arasındaki sıcaklıklarda normal olarak gelişebilirler. Ancak her yaş için sıcaklık istekleri farklıdır. İlk yaşlarda uygun sıcaklık 25-26 derece, 4 ve 5. yaşlarda ise 23-24 derecedir.
Nem
İpekböceklerinin nem isteği de yaşlara göre değişir. İlk yaşlarda daha yüksek (% 80-85) olan nem isteği, son yaşlarda % 70- 75 e iner. Uyku devrelerinde ise nem % 70 in altında olmalıdır.
Hava
Özellikle ilk yaşlarda havalandırmaya önem vermelidir. İpekböceklerinin havalandırmasında hızlı bir hava akımı olmamasına dikkat edilmelidir. Aksi halde ipekböcekleri kuytu yerlere toplanarak yığılmalar meydana getirir ve bu beslemede zorluk yaratır.
Işık
İpekböcekleri loş bir ortamda bakılmalıdır. Fazla ışık, aynen havalandırmada olduğu gibi ipekböceklerinin kuytu yerlerde yığılmalarına neden olur.
Yaprak kalitesi ve miktarı
Beslemede solgun, tozlu, kirli, kızışmış yapraklar kullanılmamalıdır. Ayrıca dalların uç kısmındaki ilk 3-4 yaprak henüz olgunlaşmamış olduğundan besleme için uygun değildir. Yapraklar serin saatlerde (sabah erken veya akşamüstü) toplanmalı ve taşınmalıdır. Besleme yerine getirilen yapraklar serin ve nemli bir yerde muhafaza edilmelidir. İpekböceklerine ilk üç yaşta kıyılmış yaprak, 4. yaşta tam yaprak ve filiz, 5. yaşta bütün filiz ve şimal verilir.
Şekil 7. Değişik yaşlarda ipekböceklerine verilen yaprak boyları
Yemleme
Her yaşın başlangıcında ipekböceklerinin iştahları azdır. Yaş ortalarında çoğalır ve yaş sonuna doğru tekrar azalır. Yemleme .yaparken bu husus göz önüne alınmalı ve ona göre yaprak verilmelidir. Akşamları verilen son yemde, bir sonraki yem saatine kadar uzun bir süre olduğundan gündüz verilenden daha fazla yaprak verilmelidir. Özellikle son yaşlarda bir öğünde verilen yaprak bir sonraki öğünden en erken bir saat önce bitirilecek kadar olmalıdır. Verilen yaprak daha önce bitiyorsa az, daha geç bitiyorsa fazla verilmiş demektir. Ayrıca bütün ipekböceklerinin yemden eşit şekilde yararlanabilmesi için yem ve ipekböcekleri besleme yatağı üzerinde yeknesak şekilde dağılmış olması gerekir.
Alt değiştirme (Küne alma):
Besleme esnasında besleme yatağında kuruyan yapraklar, dışkı, değiştirilen deriler ve ölü ipekböcekleri birikir. Bunlar küneden atılmazlarsa zamanla kokuşur ve ipekböcekleri için zararlı olurlar. İlk üç yaşta her uyku sonrasında dördüncü yaşta en az iki kez ve beşinci yaşta günaşırı küne temizliği yapılması gerekir. Bu işlemde ipekböceklerinin büyüklüğüne uygun büyüklükte delikleri olan ağlar kullanılır. Besleme öncesi besleme yatağı üzerine konan ağlar üzerine yem verilir. İpekböcekleri yeni verilen yem üzerine çıktığında ağlar kaldırılarak altta kalan küne atılır.
Şekil 8. Alt değiştirme.
Seyreltme
Besleme yatağı alanı ipekböceklerinin gelişmesine paralel olarak arttırılmalı ve ipekböcekleri mümkün olduğu kadar seyrek bakılmalıdır. Sık bakım hem yemlemede zorluk yaratır hem hastalıkların çok çabuk yayılmasına neden olur. Birinci yaş sonunda bir veya bir buçuk metrekarelik bir alan bir kutu ipekböceği için yeterliyken son yaşta 25 metrekarelik bir alana ihtiyaç vardır. Seyreltme genellikle her uyku sonrasında alt değiştirme (küne alma) ile birlikte yapılır.
İpekböceklerinin değişik yaşlardaki istekleri aşağıda tablo halinde verilmiştir.
Yaş
Beslenme Alanı m 2
Sıcaklık
C 0
Nem
%
Yem
Boyutu
Küne Temizliği
Tüketilen Yaprak Kg.
1
1.5
26
85
1 cm 2
1 kez
2
2
3
25
85
3 cm 2
1 kez
3
3
6
25
80
5 cm 2
1 kez
15
4
12-15
24
75
Tam yaprak
2 kez
80
5
25-30
23
70
Filiz - şimal
5 kez
5000
SERALARDA SULAMA YÖNTEMLERİ
SERALARDA SULAMA YÖNTEMLERİ
Ülkemizde seracılığın önemi artık iyice anlaşılmıştır. Seracılık, uygun bölgelerimizde yoğun olarak yapılmakta ve hızla yayılmaktadır. Her bitkinin iklim, toprak, besin maddesi, su gibi istekleri, birbirinden farklı olduğu için, bütün yıl boyunca her bitkinin tarlada açık alanlarda yetiştirilmesi mümkün değildir. Yılın her mevsiminde taze meyve ve sebze ancak Seracılık yapılarak sağlanabilir. Seracılık aynı zamanda üreticimize kazanç sağlayarak, ülke ekonomisine de katkıda bulunmaktadır.
Seracılıkta tarımın her dalının çok titizlikle kullanılması zorunluluğu vardır. Kaynakların çok iyi kullanılması gereklidir. Bu yönüyle de seracılıkla uğraşanların çok iyi tarım bilgisine sahip olmaları gerekmektedir. Seracılıkta iyi bir tohum seçimi, bitki koruma, gübreleme, çapa ve bakım işlerinin yanısıra uygun ve randımanlı sulama yapmakta çok önemlidir.
Bitkinin ihtiyaç duyduğu sudan çok az, veya çok fazla su vermek verimin ve kalitenin düşmesine neden olmaktadır. Buda oldukça büyük yatırımlar gerektiren ve girdileri de yüksek olan seralardan beklenilen yararın sağlanamamasına ve parasal yönden zarara uğranılmasına neden olmaktadır.
Bütün bunların önüne geçebilmek için seralarda sulamayı nasıl, hangi yöntemlerle yapmalıyız, nelere dikkat etmeliyiz, eksik veya fazla verilen su ne gibi zararlara neden olur. Bu dersimiz de bunları öğreneceğiz.
SERALARDA ÇOK VEYA AZ SULAMANIN NEDEN OLDUĞU ZARARLAR NELERDİR
Seralarda aşırı sulama:
1. Sera içerisindeki havanın nispi nemini yükselterek hastalık ve zararlıların üremesine uygun bir ortam hazırlar. 2. Bitki kök sisteminin havalanmasını engeller. 3. Topraktaki bitki besin maddelerini yıkayarak derine süzülmesine neden olur.
Böylece hastalık ve zararlıların hücumuna uğrayan, kök sistemi zarar gören, yeterli besin maddesi bulamayan bitkilerin veriminde ve kalitesinde önemli düşüşler görülür.
Resim 1. Seralarda çok veya az su uygulamasından kaçınılmalıdır.
Çok az su uygulaması ise bitkilerde yeterli gelişmeyi sağlayamayacağından, yine verimin vs kalitesinin düşmesine neden olacaktır.
SERALARDA İYİ BİR SULAMA NASIL OLMALIDIR
lyi bir sulama yapmanın ilk basamağı, bitkinin ve toprağın özelliklerine uygun bir Sulama Yöntemi seçmekle başlar.
Bitkiye uygun olmayan bir sulama yönteminin seçilmesi veya seçilen sulama sisteminin uygun şekilde kullanılmaması da fayda yerine zarar vermektedir. Bu nedenle de suyun ne zaman, ne kadar ve nasıl verileceğinin bilinmesi gerekmektedir. Şimdi bunları inceleyelim.
Resim 2. Seralarda sulama sistemi seçerken bitki ve toprak özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
SERALARDA SULAMA ZAMANI NASIL BELİRLENİR
Seralarda sulama zamanı 1. Bitki gözlemleri 2. Toprağa yerleştirilen Tansiyometrelerden yararlanarak belirlenir.
Bitkiyi Gözleyerek seralarda yetiştirilen sebzelerin su isteğini tespit edebilmek için belirli bir tecrübeye sahip olmak gerekir. Bitkilerin su isteği belirtileri farklı olmakla birlikte, genellikle yaprak renklerinin koyulaşmaya ve pörsümeye başlaması sulama zamanının geldiğini göstermektedir. Bu amaçla yapılacak gözlemler, bitkilerin suya düşkünlükleri göz önünde bulundurularak günün belirli saatlerinde yapılmalıdır. Örnek vermek gerekirse, suyu çok seven bitkilerin kontrolleri günün erken saatlerinde yapılmalıdır. Genellikle sabah 8-9 arasında yapılan gözlemlere uygun olmaktadır.
Tansiyometre uygun derinliklere yerleştirilerek seralarda sulama zamanı kolayca belirlenebilir.
Tansiyometre derinlikleri, bitkinin etkili kök derinliğine bağlıdır. Genel olarak yüzlek köklü bitkilerde 30-45 cm. derinliğe bir adet, orta derin köklülerde 45 ve 60 cm. derinliklere olmak üzere 2 adet, derin köklü bitkilerde ise 75, 90 ve 100 cm. derinliklere üç adet tansiyometre yerleştirmek gerekmektedir. Eğer sera toprağı çok farklı değilse her seraya bir tansiyometre bataryası yeterli olmaktadır.
Suyun ne zaman verileceğini belirledikten sonra ne kadar ve nasıl verilmesi gerektiğinin bilinmesi gerekir. Bunun içinde uygun sulama sistemi (yöntemi) seçilmelidir.
SERALARDA KULLANILAN SULAMA SİSTEMLERİ NELERDİR
Seralarda bir çok değişik sulama sistemleri kullanılmakla birlikte en yaygın olanlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
a) Karık Sulama b) Mini Yağmurlama c) Damlama Sulama
a) Karık Sulama
Seralarda karık sulama yapılırken sulama zamanını ve sulama suyu miktarını çok iyi düzenlemek gerekir. Seranın en yüksek tarafına ana karık açılır. Ana karığa verilen su naylon veya bez şavak ile kontrol edilerek şişirilmesi sağlanır. Toprağın yapısına bağlı olarak sıra aralarına açılan karıklara sulama tüpleri veya sifonlarla su verilerek sulama gerçekleştirilir. Sera toprakları genellikle süzek (geçirgen) topraklardır. Bu yönden sera alanını bölümlere ayırarak sulamak daha yararlı olacaktır. Bu yolla sulamanın bir yararı da karık kolayca suya doyurulacağından, derine sızma daha az olacak ve bitki besin maddelerinin yıkanması önlenmiş olacaktır.
b) Damla Sulama
Seralarda damla veya damlama sulama dediğimiz bu yöntem en iyi, en uygun sulama yöntemidir. Sera koşullarında yetiştirilen hemen hemen bütün bitkilere uygulanabilir.
Diğer sulama yöntemlerine göre birçok üstünlükleri vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a) Sulama randımanı çok yüksektir b) Az su ile daha bol ve daha kaliteli ürün alınır c) Sulama işçiliği en az düzeydedir d) Toprak yüzeyi tamamen ıslatılmadığından, yabancı otların, hastalık ve zararlıların gelişmesi engellenmiş olur. Böylece bakım masrafları düşer. e) Sulama sırasında veya sulama sonrasında, diğer sulama yöntemlerinin aksine, sera içerisinde çalışma olanağı bulunur. f) Düşük kaliteli sulama suları kullanılabilir. g) Sulama suyu ile birlikte, gübreleme ve toprak ilaçlaması da yapılabilir.
DAMLA SULAMA SİSTEMİ NASIL OLUŞUR
Bir damla sulama sistemi genel olarak su kaynağından başlayarak a) Kontrol ünitesi b) Ana boru hattı c) Yan boru hattı d) Lateral boru hattı e) Damlatıcılardan oluşmaktadır.
Kontrol ünitesi; pompa, basınç düzenleyici, filtreler, gübre tankı ve vanalardan oluşmaktadır.
Sistemin en önemli unsurlarından birisi de Lateral hattı ve damlatıcılardır. Lateral boru hattı basınçlı suyu damlatıcılara taşır. Suyun basıncı damlatıcılarda kırılır ve çıkışta sıfıra düşer. Böylece damlama olayı gerçekleşir.
Damla sulama sistemi ile verilecek su miktarı bitkinin isteğine bağlı olarak basınç-damlatıcı debisi çalışma süresi ilişkisinden yararlanılarak ayarlanır. Sulama zamanı bitkinin su isteğine bağlı olarak 1 ile 7 gün arasında değişebilmektedir. Burada önemli olan ne zaman ve ne kadar su verileceğinin bilinmesidir.
c) Mini Yağmurlama
Seralarda yetiştirilen bazı ürünlerin sulanmasında mini yağmurlama sistemi kullanılmaktadır. Özellikle sıra bitkisi ve ocaklarda yetiştirilmeyen bitkiler için kullanılması yerinde olur. (Semizotu gibi) Mini yağmurlama sistemleri çok değişik tip ve özelliklerde imal edilmektedir. Bitkiye verilecek suyun miktarı, seranın tipi ve büyüklüğüne göre uygun başlık seçilmelidir.
.
SEBZELERDE SULAMA YÖNTEMLERİ
SEBZELERDE SULAMA YÖNTEMLERİ
Önceki derslerimizde çeşitli sulama yöntemlerini inceledik. Sebze yetiştiriciliği ülkemiz için en önemli tarım kollarından birisini oluşturmaktadır. Hem halkımızın iyi ve dengeli beslenmesi, hem de ihracatta oldukça önemli bir yeri olması sebzeciliğin önemini artıran özellikleridir.
Sebze tarımında da suyun ve sulamanın vazgeçilmez bir yeri vardır. Çeşitli sebzelerin bünye yapısının % 60-90 ını su oluşturmaktadır. Bu nedenle de sebzeler diğer bitkilere göre en çok su kullanan tarım ürünleridir. Sebze tarımının başarıyla yapılabilmesi yörenin 700 mm. den fazla yıllık yağış almasına bağlıdır. Ancak bu yağmuru sebzenin en çok suya ihtiyaç duyduğu zamanda yağdırmak kimsenin elinde değildir. O zaman bitkinin ihtiyacı olan suyu sulama ile karşılamak zorunluluğu doğmaktadır. Bunun gibi yıllık yağış ortalaması 700 mm. nin altına düşen yerlerde de sebze yetiştiriciliği ancak sulama ile mümkün olabilecektir. Kısaca yağışların yetersiz ve zamansız olduğu yerlerde sebze yetiştiriciliği ancak sulama ile yapılabilir.
İşte bu dersimizde çeşitli sebzelerin su istekleri, uygulanacak sulama yöntemleri ile, sebzeleri sularken dikkat edilmesi gereken hususlar incelenecektir.
SEBZE YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KULLANILAN SULAR NASIL OLMALIDIR
Sebze bahçelerinde kullanılacak suların şu özelliklere sahip olması gerekir. - Havalanmış olmalıdır - Soğuk olmamalıdır - Tuzlu olmamalıdır - İçerisinde sebzelere zarar verebilecek zararlı madensel maddeler bulunmamalıdır.
SEBZE YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KULLANILAN SULAR HANGİ KAYNAKLARDAN SAĞLANIR
Sebzecilikte kullanılan suların üç kaynağı vardır: 1 . Yağmur Suları 2. Akar Sular 3. Yeraltı Suları
Bunları tek tek inceleyelim:
1. Yağmur Suları: Kalite yönünden sulamaya en uygun olan sulardır. Temiz ve havalanmış oldukları gibi bileşimlerinde zararlı tuzlar da bulunmaz. Sıcaklıkları çevre sıcaklığına yakın yani istenen derecededir. Ancak istenildiği zaman istenilen miktarda yağmur suyu bulmak mümkün değildir.
2. Akar Sular: Daima açık ve hareketli oldukları için havalanmış, güneş gördükleri içinde istenilen sıcaklıktadırlar. Ancak bu avantajlarının yanında istenmeyen bazı tuzları taşıyabilirler ve kaliteleri her zaman istenen düzeyde olmayabilir. 3. Yeraltı Suları: Havasız ve soğuk olurlar. Beton havuzlarda bekletilip, havalandırdıktan sonra kullanılmalıdırlar.
SEBZELERDE SULAMA YÖNTEMİ SEÇİLİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR
Sebzelerde sulama yöntemi seçilirken; sulanacak sebzenin cinsi, hastalıklara karşı dayanıklılığı, özellikleri ile sulamanın maliyeti ve ürünün değeri etken olmaktadır. Daha önce sözü edilen kaynaklardan yararlanarak ve sulama sularının özellikleri dikkate alınarak sebzeler;
1 . Yüzey Sulama veya 2. Basınçlı Sulama yöntemlerinden birisiyle sulanabilmektedirler.
Resim : Sebzeler yüzey veya basınçlı sulama sistemlerinden yararlanarak sulanmaktadır.
Yüzey sulama yöntemlerinden sebzelerde en çok iki alt metot uygulanmaktadır. Bunlar:
a) Karık Sulama b) Tava Sulama metotlarıdır.
a) Karık Sulama Metodu: Sıraya ekilen sebzeler için kullanılan bir metottur. Bu metotta; sebze bahçesinde sebzelere verilecek sıra arası mesafe aralığında karık seddeleri hazırlanır. Sebzeler bu seddelerin ya tepesine ya da yamaçlarına ekilir ve dikilirler. su bu setlerin arasındaki karıklara bırakılır, sebzeler sızdırma yolu ile sudan zarar gören bitkilerin sulanması için çok uygundur, kök boğazları su ile temas etmez. Sıra aralığı oldukça dar olan sebzelerin sulanmasında küçük karıklar kullanılırlar. Bunlara çizi adı verilir. Karık ve çiziler tarım alet ve makinaları ile kolayca açılabilirler.
Resim 3. Sıraya ekilen sebzeler için karık sulama uygun bir metottur .
b) Tava Sulama: Bu metot sık ekilen sebzelerde uygulanır. Tava büyüklüğü sebze çeşidine, toprak bünyesine ve mevcut su miktarına göre değişir. Tavalar 15-20 cm. yükseklikteki setlerle birbirinden ayrılırlar. Su ana arktan gelir, sıra ile tavaların ağzı açılarak tavalar sulanır. Eğer sebzeler büyümüş ise tava yüzeyindeki su bir miktar yükseklik kazanıncaya kadar tavaya su verilmeli, daha sonra su diğer tavalara çevrilmelidir. Eğer tavadaki sebzeler yeni çimlenmiş ise su tavanın alt ucuna gidince tavanın ağzını kapatmak ve suyu diğer tavalara çevirmek gerekir.
2. Basınçlı Sulama Yöntemleri de
a) Yağmurlama Sulama b) Damla Sulama olarak iki şekilde uygulanmaktadır.
a) Yağmurlama Sulama: Suyun basınç altında özel başlıklar yardımı ile yukarı fışkırtılması şeklinde yapılan sulamadır. Dik, meyilli, engebeli yerlerde uygulanır. Sebzelerde devamlı uygulanması durumunda bazı sakıncalar doğurmaktadır. Sebzelerde, nemden dolayı hastalıklara neden olmaktadır. Yaprak veya meyve üzerinde kalan su damlaları mercek görevi yaparak yanık gibi arazlar meydana getirmektedir. Ayrıca tozlaşma zamanı yapılan sulamalar döllenmeyi önlemektedir.
b) Damla Sulama: Suyun kıt olduğu, ürünün fazla para getirdiği yerlerde uygulanmaktadır. Bu yöntemde özel başlık ve borular kullanılarak bitki köküne damlama ile sulama yapılır. Son zamanlarda ekonomisi ve özelliği nedeni ile daha çok örtü altı sebzeciliğinde kullanılmaktadır. İlk tesis masrafı oldukça yüksektir fakat diğer yöntemlere göre daha fazla ürün artışı sağladığından, ekonomik olduğu söylenebilir.
ÖNEMLİ BAZI SEBZELER HANGİ METOTLA VE NASIL SULANIRLAR
Şimdi önemli bazı sebzelerin sulanmasında hangi yöntemin daha uygun olduğunu ve sulama koşullarını görelim.
Domates: Karık yöntemi ile sulanır. Fidelerin dikiminden hemen sonra can suyu verilir. Fideler tutana kadar bir iki kez sulama yapılır. Daha sonra ilk meyveler görülene kadar mümkünse sulama yapılmamalıdır. Eğer çok kurak giderse bu devrede de bir iki sulama yapılabilir. Normal sulamaya yörelerin iklim koşullarına göre değişik zamanlar da başlanır ve 7 ile 12 gün aralar ile sulamalar yapılır. En iyi sulama vakti sabah veya akşam serinliğidir. Karıklardan suyun taşmamasına ve meyvelerin kirlenmemesine dikkat edilmelidir.
Biber: Karık yöntemi ile sulanır. Bitkilerin su ile direk teması olmamalıdır. Sulamalara başlandıktan sonra 7-10 günlük sulama aralıklarıyla devam edilir. Biber çiçeklenme döneminde çok hassastır. Bu dönemde yapılacak bir sulama verim ve kalitede etkili olur.
Patlıcan: Karık Yöntemi ile sulanır. Patlıcan fideleri tutuncaya kadar bir kaç defa sulanır. Fidelerin büyümesi sırasında su kesilir, 2-3 defa çapa yapılır. Patlıcan çiçek açıp mahsul bağladıktan sonra sık sık su ister.
Hıyar: Karık yöntemi ile sulanır. İlk meyve görülünceye kadar idareli sulanır. Çok su çiçek silkmesine neden olur. Meyve bağladıktan sonra hıyara bol ve sık su vermelidir. Sıcak ve kuru havalarda her hasattan sonra yani fki günde bir su verilmelidir. Düzensiz sulama meyvelerde şekil bozukluklarına neden olur. Bitkinin su ihtiyacı karşılanmazsa meyvelerde acılaşma görülür.
Kabak: Karık yöntemiyle aynen hıyar gibi sulanır. Meyve bağladıktan sonra bol ve sık su verilmeli her hasattan sonra sulama yapılmalıdır.
Fasulye: Karık yöntemi ile sulanır. 15-20 gün ara ile sulama yapılmalıdır. İlk iki sulama çiçeklenmeden önce, diğer iki sulama ise çiçeklenmeden sonra uygulanır. Yani ilk sulamadan itibaren 15-20 gün ara ile 4 defa sulama uygulanır.
Karpuz: Karık veya yağmurlama ile sulanır. Karpuz özellikle çimlenme ve çıkış döneminde topraktaki nem eksikliğine karşı hassastır. Bu dönemde toprağın neminin yeterli olması gerekir. Aksi durumda bitki sağlıklı büyüyemez. Çiçeklenme ve meyve oluşumu döneminde yapılan sulamalar verimin artmasını sağlar. Olgunlaşma döneminde ise toprak neminin azlığı verimi etkilemez, buna karşın meyve kalitesini artırır. Bu bakımdan olgunlaşma döneminde sulama yapılmamalıdır. Yani hasattan 15-20 gün önce sulamalara son verilmelidir.
Kavun: Sulaması karpuza benzer. Ancak kavun için en uygun sulama yöntemi karık ve damla sulamadır.
Lahana: Karık ve yağmurlama sulama yöntemleri uygulanabilir. Topraktaki nem eksikliğine orta derecede duyarlıdır. Baş oluşumu ve olgunlaşma döneminde toprak neminde aşırı düzeyde eksiklik, başların küçük kalmasına ve verimin düşmesine neden olur. Yüksek verim için bu dönemde sulama yapılması gerekir. Lahana yüzlek köklü bir bitki olduğu için, yüksek ve su akımı uygulamaktan ve özellikle tava sulama yöntemlerinden kaçınmalıdır.
Havuç: Yağmurlama yöntemi ile sulanabilir. Bitkilere ilk gelişme döneminde haftada bir, daha sonraları 10-14 gün ara ile sulama yapılır. Yağmurlama olmadığı yerlerde tava usulü veya çizi karık yöntemi ile sulama yapılır.
SEBZE SULAMALARINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR
1. Sebze tohum ve fidelerine uygulanan çimlenme ve can suyu uygulamaları hariç tutulursa genelde ilk sulamalara gün dönümünden sonra başlanır. 2. Sebze fideleri dikilip can suyu verildikten sonra, havalar çok kurak gitmiyorsa meyve bağlayıncaya kadar sulamalara başlanmamalıdır. 3. Havalar çok sıcak ve kural geçiyorsa can suyu ile meyveler görününceye kadar olan arada 1-2 sulama yapılabilir. 4. İlk anlarda yapılan bol sulama sebzelerde çiçek silkmesine neden olur. Bu nedenle meyve bağlama azalır, verim düşer. 5. Sebzeler çabuk büyüyüp, kısa sürede olgunlaşıp hasat olgunluğuna geldiğinden bu hızlı gelişmeye paralel olarak sık sık sulamaya ihtiyaç duyarlar. 6. Sulamanın sıklığını ve miktarını belirlemede, sebze toprağının bünyesi ve bitkilerin kök yapısı da önemli faktörlerden. a) Kaba bünyeli topraklar, ağır bünyeli topraklara oranla daha sık sulanmalıdır. b) Sığ köklü bitkiler derin köklü bitkilerden daha sık sulanmalıdır. 7. Sulamalar sabah, akşam serinliklerinde yapılmalıdır. 8. Sebzeler genellikle sıraya ekildiği için karık usulü sulanmalıdır. 9. Su hiç bir zaman karık seddelerinin üzerine çıkmamalıdır. 10. Düzensiz ve yetersiz sulama, sebzelerin ufak kalmasına, acılaşmasına ve yarılmasına neden olur. 11. Az yağış veya sulama sebzelerin kök sisteminin yüzlek olmasına neden clur. Bu durumun devamında alt katmanlarda rutubet olsa bile bitkiler bundan faydalanamazlar. 12. Seyrek ve az sulama sebzelerin yeterli gelişmesine engel olduğu gibi salatalık ve patlıcanların da acılaşmasına yol açar. 13. Sebze büyümesi, su isteğini anlayabilmek için en güvenilir işarettir. Yetersiz sulama büyümenin yavaşlaması ile görülür. 14. Yazlık sebzeler sıcak ortamda yetiştirildiğinden sıcağı ve rutubeti çok severler. Sıcağın ve rutubetin yeterli olmadığı ortamda istenilen miktar ve kalitede sebze yetiştiriciliği yapmak mümkün değildir.
Kısaca sebze tarımında gerek verim, gerekse kalitenin yükseltilmesi yönünden sulama çok dikkat edilmesi gereken bir konudur.