ASKI ,KOZA HASADI PAZARLAMA VE KURUTMA
Askı:
Beşinci yaş sonunda ipekböcekleri yem yemeyi keserek kendilerine koza örecekleri uygun yerler aramaya başlarlar. Bu hale gelmiş olan ipekböceklerine olgun ipekböceği denir. Olgun ipekböceklerinin vücutları kısalır. Renkleri hafifçe sararır. Işığa karşı tutulup bırakıldıklarında şeffaflaşmış gibidir.
Şekil 1. Olgunlaşmış ipekböcekleri.
İpekböcekleri olgunlaşmadan askı dediğimiz ipekböceklerinin üzerinde koza öreceği materyal hazır olmalıdır. Yurdumuzda genellikle bitkilerden yapılan askılar kullanılmaktadır: Bu askılar bazen koza örmeye elverişli olmayan miktarda nem ihtiva ederler. İyi bir askıda bulunması gereken özellikleri şöyle sıralayabiliriz.
Askı üzerinde sıkışıklığa meydan vermeyecek şekilde geniş yüzey ihtiva etmeli.
Askı içinde serbest hava dolaşabilmeli ve nem kolayca yok edilebilmeli.
Maliyeti düşük olmalı ve uzun süre kullanılabilmeli
Bitkisel Askılar
Ülkemizde askı olarak hardal, katır tırnağı, pırnar ve püren gibi bitkiler kullanılmaktadır. Bunların yanına bazı bölgelerde meşe ve çam dalları da askı olarak kullanılmaktadır. Ancak meşe ve çam dalları askı olarak pek uygun olmadığı gibi ormanların tahribine de neden olur.
Şekil 2. Bitkisel askı
Askı olarak kullanılacak bitkiler askıdan en az 10-15 gün önceden toplanarak kurutulmalıdır. Bir kutu için 250-300 adet askıya ihtiyaç vardır. Yetersiz askı sıkışıklığa ve çifte koza sayısının artmasına neden olur.
İpekböcekleri olgunlaşmaya başlayınca askılar kerevetler üzerine uygun aralıklarla yerleştirilir. Askıları kolayca havalandırılacak ve henüz olgunlaşmamış ipekböceklerine yaprak vermeye mani olmayacak şekilde yerleştirmek gerekir. Kerevetler üzerine yerleştirilen askılara ipekböcekleri kendileri çıkarak kozalarını örerler.
Plastik askılar:
Uzun yıllar kullanılabilen, temizlik ve dezenfeksiyonları kolay olan bir askı çeşididir. Koza kalitesini yükseltir ve işçilikten tasarruf sağlar. Genellikle 60x100 cm boyutlarında olan bu askılardan bir kutuluk üretim için 40-45 tane gerekir. Bu tip askılarda olgunlaşan ipekböcekleri elle toplanarak askı üzerine konulmalıdır.
Şekil 3. Plastik askı
Askı döneminde sıcaklık ve nem:
Askı döneminde sıcaklık ve nem koza kalitesini etkileyen en önemli unsurlardır. Özellikle kozanın örüldüğü ilk 3-4 günlük sürede sıcaklığın 23-24 derece nemin de %70'in altında olmasına dikkat etmek gerekir. Sıcaklık 20 derecenin altına düşerse koza örme tamamen durur. Askı döneminde fazla nem ipekböceklerinin ipek çıkarmasını yavaşlatır. Kozanın rengini ve parlaklığını bozar. Askı odasında gerek çıkan ipeğin kuruması, gerek ipekböceklerinin içlerini boşaltması nedeniyle nem artar. Dolayısıyla askı odasının kapısı hiçbir zaman kapatılmamalı. Ancak içeride kuvvetli bir hava cereyanı da olmamalıdır. Kuvvetli hava cereyanı veya askılar üzerine kuvvetli bir ışık gelmesi ipekböceklerinin kuytu yerlerde birikmelerine sebep olur. Böyle sıkışık askılarda çifte koza miktarı artar.
Şekil 4. Kozaların askıdan sökülmesi (Hasat).
Kozalar ne zaman askıdan sökülmeli?
Hasat
Kozaların hasadı için en uygun zaman askı başlangıcından itibaren 8. ve 9. ncu günlerdir. Sıcak bölgelerde bu süre biraz daha kısaltılabilir. Ancak hasattan sonra pazara götürülüp satılması 10-11 günden geriye bırakılırsa kozaların ağırlık kaybedeceği unutulmamalıdır.
Koza hasadında öncelikle askı üzerinde (varsa) koza örmeden ölmüş olan hasta böcekler bir küçük maşa yardımı ile diğer kozaları lekelemesine fırsat vermeden toplanmalı ondan sonra kozalar askıdan sökülmelidir.
Kozalar askıdan söküldükten sonra yapılacak ilk iş kozalar üzerindeki koza pamuğu adını verdiğimiz gevşek örgülü kısmın tamamen alınması ve hatalı kozaların ayrılması işlemidir.
Şekil 5. Koza pamuğunun alınması ve tasnif,
Bu ayırımda lekeli kozalar, zayıf yani kolayca ezilebilen kozalar, sallandığında içinden krizalit sesi gelmeyen sağır kozalar, uç kısımları sivri ve yumuşak olan kozalar ile anormal şekilli kozalar bir grup, çifte kozalar diğer bir grup, Alâ kozalarda bir grup olmak üzere kozalar en az üç gruba ayrılmalıdır. Gereğinde çok lekeli ve ezik olanlar, irilik bakımından farklı olan ala kozalarda ayrı gruplar haline getirilebilirler.
Seçim işi bittikten sonra kozalar fazla bekletilmeden ve mümkün olduğunca sabah erken ve serin saatlerde kızışmayacak ve kozaların ezilmesine sebep olmayacak ambalajlar içerisinde pazara götürülerek satılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki askı başlangıcından itibaren 15-18 gün sonra kozaların içindeki krizalitler kelebek haline gelerek kozayı delip dışarı çıkarak kozaların ticari değerlerini düşüreceklerdir. Bu nedenle vaktinde satılamayan kozalar derhal boğularak kurutulmalıdır.
Şekil 6. Kozahan'da koza satışı (Bursa)
Kozaların boğulması - kurutulması:
Koza boğma adını verdiğimiz kozaların içindeki krizalitlerin öldürülmesi işlemi genel olarak mihnak adı verilen buhar odalarında yapılır. Bu odalarda 75-80 °C de 30-40 dakika bırakılan kozaların içindeki krizalitler öldürülür ve kozalar kerevetlerde kurutulurlar.
Bu işlem basit olarak bir kazan içinde de yapılabilir. Bu iş için öncelikle kozalar seçilmiş olmalı ala ve lekeli kozalar ayrı ayrı buhara tabi tutulmalıdır. Aksi halde lekeli kozalar diğer kozaları da lekelerler.
Herhangi bir nedenle kozaların satılmaması halinde boğma işlemi basitçe şöyle yapılabilir. Derince bir kazan içerisine bir sacağı ve sacayağı seviyesini aşmayacak kadar su konur Sacayağı üzerine bu suya değmeyecek şekilde bir elek veya kalbur oturtulur ve bunun içi koza ile doldurulur. Kozaların üzerine de 2-3 tane çifte koza konur ve kazanın üzeri büyükçe bir tepsi ile kapatılır (Gerekirse kapak üzerine bir ağırlık konabilir). Kazandaki suyun kaynamaya başlamasından sonra 30-40 dakika beklenir ve daha sonra kapak aralanarak kozaların en üstünde duran çifte kozalardan biri alınarak içindeki krizalit çıkarılır. Krizalitin karın kısmı yarıldığında buradan çıkan yeşil mercimek büyüklüğündeki (ipekböceğinin orta midesi) katı pişmiş bir yumurta sarısı gibi kesilebilecek kadar katılaşmış ise boğma işlemi tamamlanmış demektir, aksi halde bıçağın ucu değdiğinde patlayıp içinden bir sıvı akıyor ise krizalit ölmemiştir, dolayısı ile işleme devam etmek gerekir. Kalan kozalarda zaman zaman kazandaki eksilen su tamamlanarak aynı sistemle boğulurlar.
Şekil 7. Kozaların kazanda boğulması
Kozalar boğma işleminden sonra havadar bir odada kerevetler üzerine en çok 15 cm kalınlıkta olmak üzere serilir ve zaman zaman karıştırılarak bir ay süre ile kurutulduktan sonra çuvallara doldurularak rutubetsiz bir yerde satılıncaya kadar saklanabilirler. Tam kurumuş kozalar boğulmadan önceki ağırlıklarının %60'ını kaybederler.
Tavsiye edilmemekle beraber mecbur kalındığında koza boğma ve kurutmada başvurulacak bir diğer yol kozaların güneşe serilerek en az bir hafta süre ile kurumaya terk edilmesidir. Bu yolla hem krizalitler ölür hem koza kurur. Ancak unutulmamalıdır ki güneş ışığı kozanın ipek telleri için zararlıdır. Bu nedenle kozaların üzerine koyu renkli bir örtü örtmek yararlı olacaktır.
5 Nisan 2008 Cumartesi
İPEK BÖCEĞİ ASKI ,KOZA HASADI PAZARLAMA VE KURUTMA
İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
İPEKBÖCEĞİ TOHUMLARININ KULUÇKASI (İnficar)
Kuluçka, ipekböceği yetiştiriciliğinin ilk ve en önemli olan safhasıdır. Toplu iğne başı büyüklüğündeki ipekböceği yumurtalarının 20.000 tanesi yaklaşık 11-13 gram ağırlığındadır. (İpekböcekçiliğinde yaygın olarak kullanıldığından, biz de burada yumurta yerine tohum, kuluçka yerine de inficar veya fışkırma sözcüklerini kullanacağız.)
İpekböceğinin tohumları inficarında amaç tohumlardan istenen zamanda sağlıklı ipekböceklerinin elde edilmesidir. Bu dönemde hata yapılırsa çıkan ipekböcekleri zayıf, hastalıklara dayanıksız ve miktarı azdır. Sonuç olarak verim de düşük olur. Uygun yapılan bir inficarda istenilen günde, kısa sürede çıkışını tamamlamış, çok sayıda, sağlıklı ve yeknesak ipekböcekleri elde edilir.
İnficara başlamadan bir hafta önce inficar odasının temizliği ve dezenfeksiyonu tamamlanmalıdır. İnficar odasının temizlik ve dezenfeksiyonunda da besleme odası için yapılanlar aynen yapılır.
İnficar odasında sıcaklık ve nemini kontrol edebilmek için termometre ve nemölçer bulundurulmalıdır. Ayrıca ısıtma gerektiğinden odada uygun bir yerde ısıtıcı olmalı ve bu ısıtıcı tohumlardan en az iki metre uzakta bulunmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta mangal, borusuz soba gibi ortama zehirli gaz verebilecek ısıtıcılar kullanılmamalıdır. İnficar odalarında yeni boyanmış eşya, boya, ilaç kutuları gibi koku veren şeyler olmamalıdır. İpekböceği tohumları zehirli gazlara karşı çok hassastır. Tohumların bulunduğu yerlerde sigara içilmemelidir.
Ülkemizde üretilen tohumlar üretimlerinin her kademesinde ipekböcekçiliği Araştırma Enstitüsünün kontrolünden geçmektedir. Tohum kutuları arasında miktar ve kalite yönünden herhangi bir fark yoktur.Ancak bir kutudan fazla ipekböceği bakacak olanlar aldıkları kutuların üzerindeki kışlak çıkış tarihlerinin ve orijinlerinin aynı olmasına dikkat etmelidirler. Tohumlar nakliye esnasında güneş ışığı, sigara dumanı, yağmur, kokulu maddeler ve tarım ilaçlarından uzak tutulmalıdır. Beslemeye daha geç başlamak amacıyla tohumların buzdolabı vs gibi soğuk yerlere konması ipekböceklerinin zayıflamasına neden olur. En iyisi beslemeye başlayacağınız tarihten 10-12 gün önce tohumları alıp derhal inficara başlamaktır.
İnficarda istenen çevre şartları:
Sıcaklık: İnficarda en önemli unsur sıcaklıktır. İnficar boyunca sıcaklık devamlı 25-26 derece civarında olmalı ve sıcaklıkta ani değişmeler olmamalıdır.
Nem: Çıkış ve çıkan ipekböceklerinin sağlığı açısından çok önemlidir. İnficar boyunca %75-85 civarında olması istenir. Bu nemi sağlamak için inficar odasında yerler ıslatılmalı, tohum kutuları yakınına ıslak çarşaf vs. asılmalı soba üzerinde açık bir kap içinde su bulundurmalıdır.
Işık: İnficarda normal gün ışığı yeterlidir ancak güneş ışığı doğrudan tohumların üzerine gelmemelidir. Tohumların renklerinin ağarmaya başladığı devreden itibaren 18 saat aydınlıkta kalması yeknesak bir çıkış için faydalı olur.
İnficar başlangıcında tohumlar varsa inficar çerçevelerine yoksa üst bezi yırtılarak kendi kutuları içine muntazam olarak yayılır. İnficar çerçevesi kullanılırsa tohumların üzerine kanaviçe ve ince bir kağıt konarak hem çıkan larvaların dağılmaması hem de ipekböcekleri ile tohum kabuklarının karışmaması sağlanır. Bu şekilde inficara konan tohumlardan 9-10 gün içinde ipekböcekleri çıkmaya başlar. (Kışlak çıkış tarihi ile inficara konuş tarihi arasındaki farka göre bu süre daha kısa olabilir.) İyi bir inficarda çıkış üç gün içinde tamamlanmalıdır. Yeni çıkan ipekböcekleri açlığa karşı dayanıklıdır. Şayet beslemeye daha geç başlamak gerekiyor ise kılavuz dediğimiz ilk çıkan ipekböcekleri görüldüğünde tohumlar 5 derecelik sıcaklıkta ve %80 nemli bir yerde 4-5 gün bekletilebilir.
Her üreticinin birkaç kutu tohum için uygun şartları temin etmesi güç ve masraflı olur. Köydeki bütün tohumların bir odada tek elden inficara alınması hem uygun şartların hazırlanması hem de masrafların en aza indirilmesi yerinde olacaktır. Toplu inficar evi dediğimiz bu uygulama Tarım ve Köyişleri Bakanlığı İI Müdürlüklerince de desteklenmekte gerekli alet ve malzeme yardımı sağlanmaktadır.
Şekil 1. a) Tohumların inficar çerçevelerine yayılması.
b) Tohumların üstünün kanaviçe ile örtülmesi
Şekil 2. Yeni inficar etmiş ipekböcekleri
GENÇ İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
1,2 ve 3. ncü yaşlardaki ipekböcekleri, genç ipekböcekleri diye adlandırılırlar. Bu dönemde ipekböcekleri 25-26 derece sıcaklık ve %80-85 nem isterler. Özellikle bu dönemde ipekböceklerine yumuşak ve kaliteli yaprak verilmeli havalandırmaya özen göstermelidir.
İnficar kısmında bahsedildiği gibi iyi bir inficarda çıkış üç gün içinde tamamlanır. Ancak beslemeye üçüncü gün başlanır. Yeni çıkan ipekböcekleri açlığa karşı dayanıklı olduğundan ilk çıkanların bir iki gün aç kalması zararlı değildir. Üçüncü gün sonunda hepsini birden beslemeye alarak yeknesak bir besleme yapılır. Ancak çıkış üç günden fazla sürerse ilk üç günde çıkanlar beslemeye alınır. Daha sonra çıkanlar ise ayrı bir yerde günde bir öğün fazla yem verilerek diğerlerine yetiştirilir. Uyku dönemine birlikte girmeleri sağlanır.
İlk üç yaşta ipekböcekleri kare şeklinde ince kıyılmış yapraklarla beslenirler. Yaprak kıymada ölçü her yaş için ipekböceği büyüklüğünün iki - üç katı kadar olmalıdır. Ancak uykuda giden ipekböceklerine tütün kıyar gibi uzunluğuna kıyılmış yaprak verilmelidir.
Şekil 3. Yaprak kıyma.
İpekböceklerinin üzeri örtülür mü?
Genç ipekböcekleri için en uygun besleme şekli parafinli kağıt (genellikle kasapların kullandığı kalın mumlu kağıt) altında beslemedir. Parafinli kağıt altında nem muhafaza edilerek yaprakların kuruması önlenir. Böylece ipekböceklerine verilen günlük yem miktarı ve öğün sayısı azaltılmış olur. Parafinli kağıt altında beslemede sabah öğle ve akşam olmak üzere günde üç öğün yem vermek yeterli olur. Her yemden yarım saat önce parafinli kağıt kaldırılarak besleme yatağının havalandırılması sağlanmalıdır.
Şekil 4. Parafinli kağıt altında besleme,
Uyku döneminde ise parafinli kağıt kaldırılmalıdır. Besleme yatağına kireç tozu serpil~r ve besleme odası kuru tutulur. Uyku döneminde nemin fazla olması ipekböceklerinin deri değiştirmesini güçleştirir.
Her uyku dönemi sonunda bir kez alt değiştirme (küne alma) yapılmalıdır. Bu amaçla bu yaş ipekböceklerinin geçeceği büyüklükte (0.5 - 1 cm 2 ) delikleri olan ağlar besleme yatağı üzerine atılır ve ağ
üzerine yem verilir. İpekböcekleri taze yapraklara çıkınca ağ ile birlikte kaldırılarak alttaki kurumuş yapraklar vs. temizlenir. Alt değiştirme ile birlikte seyreltme de yapılır.
YETİŞKİN İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ
4. ve 5. yaşlardaki ipekböceklerine yetişkin ipekböcekleri diyoruz. Bu dönem ipekböcekçiliğinde yaprak tüketiminin ve işçiliğin en fazla olduğu dönemdir. İlk yaşların aksine bu yaşlarda yüksek sıcaklık ve nem istenmez. Bu dönemde en uygun sıcaklık. 23-24 derece en uygun nem ise 70-75 dir.
İlkbahar beslemesinde bu dönem Haziran ve Temmuz aylarına rastlar. Dolayısıyla hava sıcaklığı istenen sıcaklığın üzerindedir. Bu nedenle bu yaşlarda besleme yeri olarak kuzeye bakan serin yerlerin tercih edilmesi gerekir. Ayrıca güneye bakan pencerelerin kalın perdelerle kapatılması, kapıların hava cereyanı olmayacak şekilde açık tutulması yararlı olur.
Bu dönemde ipekböcekleri için yaprak kıyılmasına gerek yoktur. 4. yaşta tam yaprak ve filiz, 5. i yaşta ise filiz veya şimal verilebilir. 4. yaşta günde dört öğün 5. yaşta da günde beş öğün yemleme yapılmalıdır. Bir kutu ipekböceği için 4. yaşta 80 kilogram 5. yaşta beşyüz kilogram yaprak gerekir.
4. yaşta iki veya üç kez 5. yaşta ise günaşırı alt değiştirme ve her alt değiştirmede uygun şekilde seyreltme yapmak gerekir. Özetle yaprak temini, alt değiştirme, seyreltme vb. işler, yetişkin ipekböceklerinde yoğun bir çalışmayı gerektirmektedir.
Yetişkin ipekböcekleri tabla, kerevet ve yer beslemesi olmak üzere üç yöntemle beslenir.
Şekil 5. Tabla beslemesi.
Tabla beslemesi
Özel olarak yapılmış bir raf sistemi ve buna uygun tablaları gerektirir. En uygun tabla ölçüleri 60x90 cm dır. Genellikle günde 5 kez yemleme ve bir kez alt değiştirme gerektirir. Sık temizlik ve her yemlemede tablaların raflardan çekilmesi gerektiğinden fazla işçilik ister.
Kerevet beslemesi
Yetiştirici için en uygun besleme şeklidir. 3-4 katlı ayaklı veya tavandan askılı ranza şeklinde düzenlenen besleme yatakları küçük bir alanda daha fazla ipekböceğinin 'bakılmasına imkan verir. Katlar arasında en az 40 cm mesafe olmalıdır. Kerevetlerin eni 1-1.5 metre olmalı. Boyları besleme odasının boyuna uygun olarak seçilmelidir. Yemleme ve diğer işlemler için kerevetler arasında en az 1 metre yer bırakılmalıdır.
Şekil 6. Kerevet beslemesi
Yer beslemesi
Bu yöntemde ipekböcekleri yerde beslenir. Yalnız taban alanı kullanıldığından fazla yer gerektirir.
Şekil 7. Yer beslemesi,
Kerevet ve yer beslemesinde genellikle şimal beslemesi (dut şimallerinin bütün olarak ipekböceklerine verilmesi) yapılır. Bu sistemde alt değiştirme işlemi iplerle de yapılabilir. İple alt alma işleminde beslenmeden önce besleme yatağı üzerine birbirine paralel iki ip atılır. Daha sonra şimaller bu iplere dik olarak besleme yatağına konur. İpekböcekleri üstteki yapraklar üzerine çıktığında ipler iki uçtan tutulup kaldırılarak alt değiştirme yapılır.
Uygun besleme koşullarında ipekböceklerinin uyku ve yaş süreleri :
Yaşlar
Yaş Süresi
(Gün)
Uyku Süresi
(Gün)
Toplam
(Gün)
1
3
1
4
2
2.5
1
3.5
3
3
1.5
4.5
4
4
2
6
5
8
-
8
Toplam
20.5
5.5
26
Uygun koşullarda sekiz gün süren 5. yaş sonunda ipekböcekleri olgunlaşarak yem yemeyi keserler. Artık ipekböcekleri olgunlaşarak yem yemeyi keserler. Artık İpekböceklerinin koza örecekleri askı dönemi başlar.
İPEK BÖCEĞİ TEMİZLİK DEZENFEKSİYON VE HASTALIKLAR
TEMİZLİK DEZENFEKSİYON VE HASTALIKLAR
Bütün hayvansal üretimlerde olduğu gibi iyi bir ürün için yetiştirdiğimiz ipekböceklerinin de sağlıklı olması gerekir. Bu konuda şu gerçeği unutmamalıyız. İpekböceği hastalıklarının tedavisi yoktur. Öyle ise yapılacak tek iş kalıyor. İpekböceklerini hastalandırmamak.
İpekböceklerinde bakteri, virüs, mantar diye adlandırdığımız mikroplar hastalık yapar. Besleme yerimizi bu mikroplardan ne kadar arındırırsak başarı şansımız da o kadar artar. Besleme yerimizi ve kullandığımız araçları mikroplardan arındırma işlemine dezenfeksiyon; bu işlemde kullanılan ilaçlara da genel olarak dezenfektan diyoruz. İpekböcekçiliğinde kullanabileceğimiz iki uygun dezenfektan vardır. Bunlar formalin ve taze olarak hazırlanmış sönmüş kireç tozudur. Formalin sadece besleme öncesinde besleme odası ve kullandığımız aletlerin dezenfeksiyonunda kullanılır.
Besleme Öncesi Dezenfeksiyon:
Beslemeye başlamadan 10 gün önce besleme odası, kullanılacak malzeme elden geçirilir. Tamirleri yapılır. Daha sonra besleme odası kireç veya göztaşı-kireç karışımı ile badana edilir. Kullanılacak malzeme de sodalı su ile yıkanır ve güneşte kurutulur. Besleme odasının kapı, pencere aralıkları, yarık ve çatlakları kapatılır. Beslemede kullanacağımız diğer malzeme de bu odaya konduğunda odamız dezenfeksiyona hazırdır.
Şimdi sıra mikrop öldürücü ilacın hazırlanmasında.
Bu iş için piyasadan alacağınız 1 litre formalini (%37'lik formaldehit) 11 litre suya karıştırdığınızda 1 kutuluk bir besleme yerini dezenfekte edebilirsiniz.
AMA ÖNCE DİKKAT
Kullanacağınız ilaç keskin kokulu, göz yaşartıcı, tahriş edici bir ilaçtır.
Hazırlarken ve kullanırken varsa gaz maskesi kullanınız veya ağız ve burnunuzu ıslak bir tülbentle kapatınız.
İlacı püskürtmek için kullanacağınız tulumba (pülverizatör, atomizör vs) temiz olmalıdır. Daha önce tarlaya, bahçeye ilaç attığınız tulumbaları bu işte kullanmayınız. Mecbur kalırsanız bu tulumbaları sodalı su ile iyice yıkadıktan sonra kullanınız.
Unutmayınız ki ipekböcekleri zehirli ilaçlara çok hassastır. Çok az miktardaki zehirli ilaç bulaşığı bile ipekböceklerini öldürmeye yeter.
Atacağınız ilacın etkili olması için buharlaşarak bütün odayı kaplaması gerekir. Bunu sağlamak için ilaç atılacak odanın sıcaklığı 25 derece civarında olmalıdır. Şayet sıcaklık düşük ise oda uygun bir araçla (soba, mangal vs) ısıtılmalıdır.
Bütün bu tedbirleri aldıktan sonra hazırlanan ilaç besleme odasına ve malzemeler üzerine her tarafı ıslatıncaya kadar atılır. İlaçlama yapılırken gaz maskesi veya ağız ve burunu kapatacak ufak bir tülbent kullanılmalıdır. İlaçlamaya kapıya en uzak köşeden başlanmalı ve kısa bir sürede bitirilmelidir. İlaçlanan oda en az bir gün kapalı tutulur. Ertesi gün açılarak içinde ilaç kokusu kalmayıncaya kadar havalandırılır.
Şekil 1. Besleme odasının dezenfeksiyonu.
Sönmüş kireç tozu
Bütün bu işlemlerden sonra odamızda artık mikrop kalmamıştır. Fakat bu besleme devresi boyunca mikropsuz olacağı anlamına gelmez. Bundan sonra hasata kadar odamıza mikrop girmesini üremesini önleyecek tedbirleri almalıyız. Bunun içinde sönmüş tozu kullanacağız.
Nasıl hazırlanır?
Beton bir zemin üzerine taş halindeki sönmemiş kireç parçaları konur. Bunların üzerine yavaş yavaş el ile su serpilerek parçalanarak dağılmaları sağlanır. Daha sonra elekten geçirilerek halinde kapalı bir kapta toplanır. bu şekilde hazırlanmış 15-20 kg. tozu bir kutuluk beslemeye yeterlidir.
Nasıl kullanılır?
Kireç tozunu, besleme esnasında besleme yatağına gelerek çoğalan mikroplara karşı kullanırız. Bu iş için en uygun zaman ipekböceklerinin yaprak yemediği uyku yani deri değiştirme dönemleridir. İpekböcekleri uyku devresine girdiğinde küne dediğimiz besleme yatağının üzerine ipekböceklerini de örtecek şekilde kireç tozu serpilir. Serpme işleminde küçük bir elek veya süzgeç kullanılması yerinde olur.
Besleme esnasında, besleme yerine mikropların girmesini ve çoğalmasını önlemek için aşağıdaki tedbirleri almak gereklidir.
1. Besleme yerinin girişine içinde kireç tozu olan paspaslar konmalıdır.
2. Beslemeye başlamadan önce eller sabunlu su ile yıkanmalıdır.
3. Çöp ve beslemede kullanılan yapraklar ayrı kaplarla taşınmalıdır.
4. Varsa hasta ipekböcekleri el değmeden küçük bir maşa ile toplanarak imha edilmelidir.
5. Alt değiştirmede kullanılan ağ, ip gibi malzeme, tekrar kullanmadan önce yıkanıp dezenfekte edilmelidir.
6. 3. yaştan itibaren zayıf gelişen, geç uyuyan ipekböcekleri toplanarak ayrı yerde beslenmelidir.
İPEKBÖCEĞİ HASTALIKLARI
Daha öncede belirtildiği gibi, ipekböceği hastalıklarının ekonomik bir tedavi yolu yoktur. Ancak bu bir hastalık geldiğinde tüm emek boşa gider demek değildir. Hastalık durumunda da yapılacak şeyler vardır. Böylece zararımızı en aza indirebiliriz. Bunun için hastalıkları biraz tanımak gerek.
Şekil 2. Kireç tozunun hazırlanması.
Şekil 3. Sütleme hastalığı,
1. Virüs hastalıkları
Bu guruptaki hastalıkları virüs dediğimiz mikroplar yapar. En önemlisi sütleme hastalığıdır.
Bu hastalıkta ipekböceklerinin boğum araları şişer. Hastalanan böcekler besleme yatağının dışına kaçmaya çalışır ve yere düşerler. İştahları azalır, hareketsizleşirler. Hasta böceğin ayağı bir makasla kesildiğinde kirli beyaz bir sıvı akar. Bu sıvıda çok miktarda mikrop (virüs) vardır. Hasta böceklerin vücudundan sızan bu sıvı hastalığı diğerlerine de bulaştırır. Bulaşmayı önlemek için hasta böcekler toplanmalıdır.
Mikroplardan başka virüs hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştıran bazı şartlar vardır. İstenmeyen bu şartların meydana çıkmasını önlemek gerekir. Böylece hastalığın ortaya çıkması da önlenmiş olur. Hastalık çıkmasını kolaylaştıran şartlar şunlardır:
1. İpekböceklerinin aşırı sıcağa maruz kalması
2. İpekböceklerinin aşırı soğuğa maruz kalması
3. İpekböceklerinin aşırı rutubette kalmaları
4. İpekböceklerinin aşırı kuru yerde bırakılmaları
5. Havalandırılamayan yerde böcek besleme (oksijen eksikliği)
6. İpekböceklerinin çok sık (sıkışık) bakılması
7. İpekböceklerinin uzun süre aç kalmaları
8.Kötü yem (tozlu, kızışmış, ıslak veya kart yaprak)
9. İpekböceklerinin vücutlarının yaralanması
10. Zirai ilaçlarla bulaşmış yaprak
2. Bakteri hastalıkları
Bu guruptaki hastalıkların en önemlisi baygınlık hastalığıdır,
Bu hastalığın belirtileri ölüme yakın görülür. Ölen böcekler kısa zamanda çürür ve pis kokan bir sıvı çıkarırlar.
Diğer bakteri hastalıklarının mikropları vücuda yaralardan girerler. Yaralanmaları önlemek gerekir.
3. Mantari hastalıklar
Fungus ya da mantar adı verilen mikropların yaptığı hastalıklardır. Genellikle deri yolu ile bulaşırlar. Kireç hastalığı adı verilen mantari hastalıkların 10 dan fazla çeşidi vardır. Bizde en çok görüleni beyaz kireç hastalığıdır. Bu hastalığa yakalanan ipekböceklerinin vücudu pembemsi bir renk alır. Ölümden sonra vücut alçı ile kaplanmış gibi beyaz ve sert olur. Bu hastalığın mikropları özellikle rutubetin çok fazla olduğu yerlerde çoğalırlar. Bu nedenle besleme odasının rutubeti iyi kontrol edilmeli. Rutubet yükseldiğinde oda havalandırılmalı. Yerlere kireç tozu dökülmelidir.
İpekböceklerinde hastalıkların ortaya çıkmasını önlemek için ilk yapılacak şey temizlik ve dezenfeksiyondur. Ancak unutulmamalıdır ki iyi bir beslemede temizlik kadar önemlidir. Nasıl ki iyi beslenemeyen zayıf bir çocuk kolayca hasta oluyorsa, iyi şartlarda beslenmeyen ipekböcekleri de kolayca hastalanırlar.
Hastalık belirtileri ortaya çıktığında ne yapmalı?
Hastalıklı böcekler el değmeden toplanmalı ve bir çukura gömülerek imha edilmeli.
Hastalık 4. ve 5. yaşlarda çıkmışsa her gün veya gün aşırı kireç tozu kullanmalıdır. Bu durumda kireç tozu şöyle kullanılır; ipekböcekleri bir öğünde verilen yemi tamamen bitirdikten sonra besleme yatağına kireç tozu serpilir. En az bir saat sonra alt değiştirme ağları konarak besleme yapılır.
Son yaşlarda ortaya çıkan hastalıklarda günlük besleme (öğün) sayısı artırılarak sağlam böceklerin bir an önce askıya çıkması sağlanmalıdır.
Zehirlenmeler:
Son yıllarda tarım ilaçlarının kullanımının yaygınlaşması ile ilaç bulaşmış yapraklarla beslenen ipekböceklerinde toplu ölümler görülmektedir. Zaman zaman büyük zararlar meydana getiren böyle durumlara karşı çok dikkatli olmak gerekir. En küçük bir ihtimalde dahi şüpheli görülen yapraklar az sayıda ipekböceğine verilerek denenmeli ve temiz olduğuna emin olduktan sonra yemlemede kullanılmalıdır.
Zehirden etkilenen ipekböcekleri kendi etraflarında dönerek sarımsı yeşil bir sıvı kusarlar. Vücutları kısalır. Şiddetli zehirlenme durumunda geri kısmından iç organlar balon gibi dışarı çıkar.
Öldüklerinde "C" veya "S" şeklinde kıvrılırlar.
Kısaca özetlediğimiz hastalıklar dışında ipekböcekleri için zararlı olan fare, güve, karınca gibi canlılar da vardır. Bunlarla mücadelede kesinlikle zehirli ilaç kullanılmamalıdır. Ancak kapan güve tuzağı gibi önlemler alınabilir.
DUT YETİŞTİRİCİLİĞİ (DUTÇULUK)
DUT YETİŞTİRİCİLİĞİ (DUTÇULUK)
Bu dersimizde, ipekböcekçiliğimizin temelini teşkil eden Dut Yetiştiriciliğinden bahsedeceğiz. Çünkü, ipekböceğinin tek gıdası "dut yaprağı"dır ve bir kutu ipekböceği içinde, 500-600 kilogram dut yaprağına ihtiyaç vardır.
İpekböcekleri için yaprak veren dut ağaçlarının yetiştiği yere, "Dutluk" veya "Dut Bahçesi" denir.
Dut bahçesinin, ipekböceği besleme yerine yakın olması iyi olur
Dut bahçesi için uygun olmayan yerler:
İlaçlama yapılan tarım ürünleri yanı
Tozlu yol kenarları
Zehirli gaz çıkaran fabrika etrafı
Yüzlek ve zayıf topraklar
Sulama imkânı olmayan yerler
Dut bahçeleri üç şekilde tesis edilir:
1. Kapama bahçesi
2. Başka tarım ürünleriyle karışık bahçe
3. Tarla kenarına sınır ağacı olarak
İpekböcekçiliği yönünden en uygun olanı; yalnızca dut ağaçlarının yetiştiği "Kapama dut bahçeleri "dır. Çünkü yaprak hasadı ve bakım işleri daha kolay yapılır.
Karışık bahçe ve sınır ağaçları olarak oluşturulan dutlukların ise, arazinin ekonomik kullanımı gibi bir avantajları vardır.
Şekil 1. Kapama dut bahçesi.
Dut bahçesi tesisinde fidanlar arası mesafe ne olmalıdır?
Yaprak elde etmek için dikilen dut ağaçları, serbest olarak büyütülmezler. Her yıl, ilkbahar ipekböceği besleme döneminde "kafalama" şeklinde kesilirler. Dolayısıyla bu dutlar, büyük taç yapısına sahip olmazlar. Bu nedenle, dutluk tesis edilirken fidanların arası sık tutulur. Böylece, yaprak verimini etkileyecek olan ağaç sayısı da artırılmış olur.
Kapama dut bahçesi tesisinde fidanlar; sıralar arası 2.5-3 metre, sıralar üzeriyse 1.5-2 metre olacak şekilde dikilebilir. Toprak işlemesi, traktörle yapılacaksa, o zaman fidanlar arası mesafe 3.5-4 metre olmalıdır.
Başka tarım ürünleriyle karışık dutluk tesis edilirken, fidanlar arasındaki aralık, 10-15 metre olarak verilmelidir. Sınır ağacı olarak dikimlerdeyse, 2-3 metre arayla sıra halinde yapılan dikimler uygun olur.
Fidan miktarı nasıl bulunur?
Dut bahçesi tesisinde, ihtiyaç olan fidan miktarı aşağıdaki formülle bulunur.
Dutluk tesis edilecek alan
Fidan miktarı =------------------------------------------------------------------------
Sıralar arası mesafe X Sıralar üzeri Mesafe
Örnek olarak; sıralar arası 2.5 metre, sıralar üzeri 2 metre olacak şekilde 2 dekar (2000 m 2 ) dutluk tesis edeceğiz. Buna göre ne kadar dut fidanına ihtiyacımız var?
2000
Fidan miktarı = ------------------------= 400 adet
2.5 x 2
Bu zamana kadar genel bilgiler verdik. Şimdi fidan dikimi ile dut bahçesi tesisine başlayalım.
DUT FİDANI DİKİMİ
Dut fidanı dikimi, sonbaharda yaprak dökümünden sonra başlar ve ilkbaharda gözlerin uyanmasına kadar geçen zaman içinde yapılabilir.
Tesis edilecek dut bahçesinde, önce sıralar arası ve sıralar üzeri mesafeye göre fidan dikilecek yerler işaretlenir. Düzgün bir şekilde dikim yapabilmek için, dikim tahtası kullanılmalıdır. İşaretlenen yerlerde, 40-50 santimetre genişlik ve derinlikte çukurlar açılır.
Dikilecek fidanların kökleri üzerinde bulunan yaralı, bereli ve ezik kısımlar kesilerek “kök tuvaleti” yapılır. Sonra ,fidanın kökleri boğaz kısmına kadar çukura yerleştirilir. Gübreli toprakla doldurularak , fidan etrafına bir çanak yapılır. Sonra da “can suyu” verilir.
İpekböceği beslemesinde bütün dutların yaprakları kullanılabilir. Fakat bol yaprak sağlayan dut çeşitlerinin kullanılması koza veriminin daha iyi olmasını sağlar. Bunun içinde aşılı fidan dikmeye özen göstermeliyiz
DUT AĞACININ ŞEKİLLENDİRİLMESİ
Dut fidanı dikildikten sonra, verilecek yüksekliğe göre fidan gövdesi kesilmelidir. İlkbaharda, fidan gövdesi üzerinde pek çok filiz oluşur. Yazın fidan gövdesinin üst kısmında iyi gelişme gösteren 3 adet f iliz bırakılarak alt kısmındakiler kesilir. Sonbahar sonlarına kadar bu 3 adet sürgünün gelişmesi sağlanır.
Yaprak dökümünden sonra 3 adet dal gövde yüksekliğinin yarısı uzunluğunda kesilerek ağaç üzerinde 3 adet kuvvetli kol yapılmış olur:
Bu kollardan çıkan sürgünlerin, yaz boyunca gelişmesi sağlanır.
Şekil 2. Dut ağacının şekillendirilmesi.
Dut bahçesinin tesisi en az 2 yılda tamamlanır. 3. yıl ilkbaharda, ipekböceklerini beslemek için yaprak hasadına başlanır.
DUT YAPRAKLARININ HASADI
Dut yapraklarının hasadı, besleme zamanına ve ipekböceklerinin büyüme devrelerine göre farklı yapılır.
Dut ağaçlarında, şekillendirme yapılıp, kollarda dallar oluştuktan sonra, bunlardan alınacak yapraklar, ipekböceği beslemesinde kullanılmaya hazır demektir.
Kollarda senelik dalların oluştuğu kısma "kafa" diyoruz. Böceklere verilen yapraklar, bu kafa üzerinde oluşan senelik dallar üzerinde bulunur. Yapraklı durumdaki bu dallara "şimal" denir.
Yurdumuzda genellikle "ilkbahar beslemesi" yapılıyor İpekböceklerinin 1. ve 2. yaşlarında, yaprak tüketimleri azdır. Bu yaşlarda besleme için olgun yapraklar, tek tek toplanır. Böceklerin 3. yaşında ise şimaller üzerinde bulunan filizler kırılır. İpekböceklerinin ilk üç yaşına "genç ipekböcekleri" diyoruz. Yetişkin ipekböceği devresi olan 4. ve 5. yaşlarda, böceklerin yaprak tüketimi artar. Bu dönemde "filiz kırma" veya "şimal kesme" uygulanır. Bu yolla, ağaçlarda, budama da yapılmış olur.
Şekil 3 Şimal kesme
Budama, yaprak hasadı sırasında, yada hasat sonrası yapılır. Kafalama şeklinde yapılan budamada, dallar, ağaçla birleştiği yerden, yani "kafa" üzerinden kesilir. İpekböceklerinin beslendiği mayıs ve haziran aylarında yapıldığı için "yaz budaması" da denir.
Şekil 4. Kafalama budama.
Bir yılda iki kez yaprak hasadı yapabilirmiyiz ?
Bu budamadan 15-20 gün sonra, dutlar tekrar uyanarak, yapraklanırlar. Bu yapraklar, ipekböcekçiliğinde, sonbahardaki ikinci beslemede kullanılır. İyi bakım ve düzenli sulama yapılırsa, dut ağaçlarından bir yılda, iki kez yaprak hasadı yapılabilir.
Sonbahar beslemesi için dut yapraklarının hasadı, ilkbahar hasadından farklıdır. İpekböceğinin ilk üç yaşında, sürgünün üst kısmındaki taze ve olgun yapraklar toplanır. Yaprak toplanırken dikkat edeceğimiz en önemli nokta; yaprak sapının dibinde bulunan tomurcuğa zarar vermemektir. Bunun için de, yapraklar, sıyırma şeklinde değil, yaprak sapından koparılmalıdır. Eğer tomurcuk zarar görürse, ertesi yıl ilkbaharda yaprak oluşmaz.
İpekböceklerinin yetişkin devresinde, yani 4. ve 5. yaşlarda verilecek yapraklar, zayıf gelişme gösteren sürgünlerin, kafaya bağlandığı yerden kesilmesi şeklinde yapılır. Bu yolla, ağaçta, kuvvetli gelişme gösteren sürgünler bırakılarak "seyreltme" yapılmış olur. Ertesi yıl ilkbaharda, ağaçta kalan bu dallar yaprak hasadında kullanılacaktır.
Yaprak hasadını günün serin saatlerinde yapmak gerekir. Sıcak günlerde, sabahları çiğ kalktıktan sonra yapmak uygun olur.
DUT BAHÇESİNİN BAKIMI
Kaliteli ve bol yaprak elde etmek için dut bahçesinin düzenli bakımının yapılması gerekir. Dutluklar, tesis edildikleri ilk yıllarda, gelişmeyi sağlamak için, sık sık sulanmalıdır. Yetişkin dutluklarda da, yaprak verimi, sulamayla doğrudan doğruya ilgili olduğu için, sulama ihmal edilmemelidir. Yaz aylarında, duruma göre, iki-üç kez sulama yapmak gerekli olabilir.
Dutluklarda toprak işlemesi; ilkbahar yaz ve sonbaharda olmak üzere, yılda üç kez yapılır. İlkbaharda toprak işlemesi, filizlenmeden önce, yazın, yaprak hasadı ve budamadan sonra, sonbahardaysa, yaprak dökümünü izleyen günlerde yapılır.
Dutluklarda, gübreleme yapmanızda gerekir. Sonbaharda dekara bir-bir buçuk ton çiftlik gübresi vermeliyiz. Çiftlik gübresi, toprağın yapısını düzeltir. Kimyasal gübrelerse, ihtiyaca göre verilir.
DUT ZARARLILARI
Her bitkinin olduğu gibi, dut ağaçlarının da çeşitli zararlıları vardır.
Dut Koşnili
Ülkemizde dut ağaçları için, önemli olan zararlılardan bir tanesi; "Dut koşnili" dir. Bu zararlı, ağaçların gövde ve dallarında, kirli beyaz renkte görülür. Ağaç üzerinde çoğaldıkları zaman, ağacın gelişmesini zayıflatıp, kuruturlar. Daha çok, nemli yerlerde ve gölgede kalmış ağaçlar üzerinde görülürler.
Şekil 5. Dut koşnili
Bu zararlıyla, fiziksel mücadele; zararlının durgun olduğu, sonbahar ve kış aylarında yapılır. Ağaç üzerindeki koşniller, yapıştıkları yerden düşürülür. Düşen zararlılar, dış koşulların etkisiyle ölürler. Dallar üzerinde çok fazla miktarda "koşnil" varsa, bu dallar kesilir ve yakılır.
Kimyasal mücadele ise; "larvaların" ağaç üzerinde dağıldığı ve dutların ipekböceği beslemesinde kullanılmadığı dönemlerde, "yaz ilaçlaması" yapılır. Kışlık yağlar kullanarak da, yağış olmayan günlerde, "kış ilaçlaması" yapılır. İpekböceği beslemesinde kullanılan dut ağaçlarında, Dut Koşniline karşı, "kış ilaçlaması" yapılması daha uygundur.
Amerikan Beyaz Kelebeği
Önemli dut zararlılarından biride, "Amerikan Beyaz Kelebeği"dir. Yurdumuzda, 1975 yılından beri görülmektedir. Bu zararlı, zararını, "tırtıl" aşamasında, bitkinin yapraklarını yiyerek yapar. Beyaz renkte olan dişi kelebek, yumurtalarını dalların uçlarında bulunan yapraklara bırakır. Yumurtadan çıkan tırtıllar, ağdan oluşan yuvalarını yaparlar. Daha sonra, yaprakları yiyerek büyürler ve ağdan çıkarak ağacın her tarafına yayılırlar. Çok kıllı ve hareketli olan bu tırtıllar, tam büyüklüğe ulaşınca, kuytu yerlere ve gazellerin içine "koza" yaparlar.
Bu zararlıyla mücadele edebilmemiz için yapacağımız iş; tırtıl yuvalarını, ağaç üzerine yayılmadan, olabildiğince erken davranıp, tırtıllı dalları kesip, toplamak ve yok etmektir.
İPEKBÖCEKÇİLİĞİ VE ÖNEMİ
İPEKBÖCEKÇİLİĞİ VE ÖNEMİ
İpekböceği ilk defa İsa'dan 2600 yıl önce Çin'de beslemeye alınmıştır. Çinliler ipekböceği yetiştirme ve ipekli kumaş yapmanın sırrını uzun yıllar ülkelerinde saklamışlardır.
Yurdumuzda ise ipekböcekçiliği 1500 yıllık bir geçmişe sahiptir. Genellikle yardımcı bir tarım koludur. Büyük bir yatırımı gerektirmez. Ailede yaşlı, genç herkesin emeğini değerlendirir. 35-40 günlük bir uğraş sonunda oldukça iyi bir gelir getirir. Ülkemizde yaklaşık 40 bin aile 70 bin kutu civarında ipekböceği beslemekte ve 2000 ton kadar yaş koza üretmektedir.
Bugün daha çok Marmara bölgesinde yapılan ipekböceği yetiştiriciliği, dut ağacının yetiştiği her yerde yapılabilir.
Son yıllarda ürettiğimiz ipeğin büyük bir bölümü ipek halı dokumacılığında kullanılmaktadır. 100.000 den fazla genç kızımıza iş imkanı sağlayan ipek halıcılık yurdumuza yılda 70-80 milyon dolarlık da döviz kazandırmaktadır.
Türkiye iklim, toprağı ve insanı ile ipekböcekçiliğini geliştirerek dünya pazarlarındaki payını arttırabilecek imkanlara sahiptir.
İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİNDE GENEL ESASLAR
İpekböcekleri ne zaman beslenir?
Yurdumuzda yılda iki kez ipekböceği beslemesi yapılabilir.
1 . İlkbahar Beslemesi: Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında yapılır. Bu mevsimde dut yaprakları taze ve yeterli miktardadır. Genellikle beslemenin ilk günlerinde besleme odasının ısıtılması gerekir. Beslemede geç kalındığında veya beslemenin uzun sürmesi halinde son yaşlarda hava sıcaklığının artması hastalıklara sebep olur. Bu nedenle beslemeye erken başlayıp kısa sürede bitirmelidir. Uygun şartlarda beslenen ipekböcekleri 26-27 günde koza örmeye başlarlar. Besleme şartları uygun değilse bu süre 45-50 güne kadar çıkabilir.
2. Sonbahar Beslemesi: Ağustos ve Eylül aylarında yapılır. Bu mevsimde dut yaprakları genellikle kartlaşmıştır. İlkbahar beslemesi gecikmişse yeniden süren yaprak miktarı da azdır. Yeterli miktarda ve kalitede yaprak elde edebilmek için yaz döneminde dutlar sulanmalıdır. Sonbaharda temizlik ve dezenfeksiyona daha fazla dikkat etmek gerekir. Zira bu mevsimde ipekböceği hastalıkları daha çok etkili olur. Şayet sonbaharda da ipekböceği beslenecek ise ilkbahar beslemesi sonunda besleme yeri temizlenmeli ve ilaçlanmalıdır.
Şekil 1. a)Tohum (Yumurta) ve kelebek b) Larva (tırtıl) c) Koza ve krizalit
İpekböceğini Tanıyalım
Yurdumuzda koza üretimi için beslenen ipekböcekleri Çin ve Japon orijinli ırkların melezleridir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bunlardan yumurta (Tohum) üretmek doğru değildir. Bunlardan üretilen tohumlar düşük verimli olurlar. Ayrıca yumurta (Tohum) yolu ile bulaşan Pebrin (Karabatan) hastalığının ortaya çıkma ihtimali de artar. Karabatan hastalığı bir zamanlar Avrupa'da ipekböcekçiliğinin yok olmasına sebep olan tehlikeli bir hastalıktır.
İpekböceğinin hayatında dört değişik dönem vardır. Bunlar sırası ile yumurta - larva (tırtıl) - krizalit ve kelebek dönemleridir. Besleme yönünden önemli olan dönem larva (tırtıl) dönemidir. Bu devre uygun şartlarda 26-27 gün sürer. İpekböcekleri bu devrede dört kez deri değiştirerek beslenir ve büyürler. Deri değiştirme safhası (uyku) yaşa göre 24 ila 48 saat kadar sürer. Bu safhada ipekböcekleri yaprak yemez ve hareketsiz kalırlar. İpekböceğinin uyku safhaları arasında kalan yem yediği sürelere yaş denir. Kuluçkadan 1. uykuya kadar geçen süreye 1. yaş, 1. ve 2. uykular arasında 2. yaş, 2. ve 3. uykular arasında 3. yaş, 3. ve 4. uykular arasında 4. yaş, 4. uykudan koza örmeye kadar olan süreye de 5. yaş diyoruz.
Şekil 2. Değişik yaşlarda ipekböcekleri.
İpekböceklerini yeknesak beslemek yani hepsine aynı zamanda koza ördürebilmek için uyku ve yaşları iyi takip etmek gerekir. Aksi halde askıya çıkma dediğimiz koza örme devresi çok uzun bir zaman alır, buna bağlı olarak da hasat güçleşir.
İpekböceklerinde uyku (deri değiştirme)
Uykuya giden ipekböceği özellikle ağız kısmından belli olur. Son yaşlar dediğimiz 4 ve 5. yaşlarda küçülerek adeta bir nokta haline gelen ağız kısmından uykuya giden ipekböceğini tanımak çok kolaydır.
İlk yaşlarda ise deri renginin değişmesi, baş kısmının irileşmesi ve şeffaflaşması, ağzın küçülmesi uykuya gidişin belirtileridir.
Şekil 3. Birinci uyku
Şekil 4. Dördüncü uyku
Uyku hali başladığında ipekböceklerine verilen yaprak miktarı giderek azaltılır. Uykudan kalkan ilk ipekböceği görüldüğünde yem tamamen kesilir ve ipekböceklerinin tamamının uykudan kalkması beklenir. Uykudan kalkan yani deri değiştiren ipekböceğinin rengi daha değişik, ağız kısmı ise daha büyüktür. İpekböceklerinin tamamı uykudan kalktığında yeni yaşın ilk beslenmesine başlanır. Bu durumda çoğu zaman aklımıza şu soru takılır. Uykudan ilk kalkan ipekböcekleri diğerinin de uykudan kalkmasını beklerken aç kalmazlar mı?
Şekil 5. Deri değiştiren larva
Evet ilk kalkanlar, yeniden beşlemeye başlayıncaya kadar bir veya bir buçuk gün yem yiyemeyeceklerdir. Ancak uykudan kalkan ipekböcekleri açlığa dayanıklıdır. Bunlar iki gün yem yemeden durabilirler. Uykuya giden ipekböcekleri ise açlığa karşı hassastırlar. Vaktinden önce yemlemeyi kesmek bunların zayıflamasına neden olur.
Kireç tozu uygulaması
Her uyku devresinde yapılması gereken işlerden biri de kireç tozu uygulamasıdır. Besleme yatağında (küne) uykudan kalkan ipekböceği görüldüğünde yemleme kesilir, besleme yatağına ipekböceklerinin üzerini de örtecek şekilde kireç tozu serpilir. Böylece hem besleme yatağı ve ipekböceklerinin vücudu dezenfekte edilir hem de besleme yatağının kuruması sağlanır (Bu dönemde ipekböcekleri fazla rutubet istemezler). Ayrıca yeni kalkan ipekböceklerinin yem yiyerek diğerlerine göre daha fazla gelişmeleri önlenir.
Şekil 6. Kireç tozunun atılması
İpekböceğinin istekleri
İpekböcekleri çevre şartlarına karşı çok hassastır. Beslemede sıcaklık, nem, hava, ışık, yaprak kalitesi ve miktarı, yemleme, seyreltme ve uyku devresi istekleri ne kadar uygun olursa ürünümüz de o derecede bol ve kaliteli olacaktır.
Sıcaklık
İpekböcekleri 20-30 derece arasındaki sıcaklıklarda normal olarak gelişebilirler. Ancak her yaş için sıcaklık istekleri farklıdır. İlk yaşlarda uygun sıcaklık 25-26 derece, 4 ve 5. yaşlarda ise 23-24 derecedir.
Nem
İpekböceklerinin nem isteği de yaşlara göre değişir. İlk yaşlarda daha yüksek (% 80-85) olan nem isteği, son yaşlarda % 70- 75 e iner. Uyku devrelerinde ise nem % 70 in altında olmalıdır.
Hava
Özellikle ilk yaşlarda havalandırmaya önem vermelidir. İpekböceklerinin havalandırmasında hızlı bir hava akımı olmamasına dikkat edilmelidir. Aksi halde ipekböcekleri kuytu yerlere toplanarak yığılmalar meydana getirir ve bu beslemede zorluk yaratır.
Işık
İpekböcekleri loş bir ortamda bakılmalıdır. Fazla ışık, aynen havalandırmada olduğu gibi ipekböceklerinin kuytu yerlerde yığılmalarına neden olur.
Yaprak kalitesi ve miktarı
Beslemede solgun, tozlu, kirli, kızışmış yapraklar kullanılmamalıdır. Ayrıca dalların uç kısmındaki ilk 3-4 yaprak henüz olgunlaşmamış olduğundan besleme için uygun değildir. Yapraklar serin saatlerde (sabah erken veya akşamüstü) toplanmalı ve taşınmalıdır. Besleme yerine getirilen yapraklar serin ve nemli bir yerde muhafaza edilmelidir. İpekböceklerine ilk üç yaşta kıyılmış yaprak, 4. yaşta tam yaprak ve filiz, 5. yaşta bütün filiz ve şimal verilir.
Şekil 7. Değişik yaşlarda ipekböceklerine verilen yaprak boyları
Yemleme
Her yaşın başlangıcında ipekböceklerinin iştahları azdır. Yaş ortalarında çoğalır ve yaş sonuna doğru tekrar azalır. Yemleme .yaparken bu husus göz önüne alınmalı ve ona göre yaprak verilmelidir. Akşamları verilen son yemde, bir sonraki yem saatine kadar uzun bir süre olduğundan gündüz verilenden daha fazla yaprak verilmelidir. Özellikle son yaşlarda bir öğünde verilen yaprak bir sonraki öğünden en erken bir saat önce bitirilecek kadar olmalıdır. Verilen yaprak daha önce bitiyorsa az, daha geç bitiyorsa fazla verilmiş demektir. Ayrıca bütün ipekböceklerinin yemden eşit şekilde yararlanabilmesi için yem ve ipekböcekleri besleme yatağı üzerinde yeknesak şekilde dağılmış olması gerekir.
Alt değiştirme (Küne alma):
Besleme esnasında besleme yatağında kuruyan yapraklar, dışkı, değiştirilen deriler ve ölü ipekböcekleri birikir. Bunlar küneden atılmazlarsa zamanla kokuşur ve ipekböcekleri için zararlı olurlar. İlk üç yaşta her uyku sonrasında dördüncü yaşta en az iki kez ve beşinci yaşta günaşırı küne temizliği yapılması gerekir. Bu işlemde ipekböceklerinin büyüklüğüne uygun büyüklükte delikleri olan ağlar kullanılır. Besleme öncesi besleme yatağı üzerine konan ağlar üzerine yem verilir. İpekböcekleri yeni verilen yem üzerine çıktığında ağlar kaldırılarak altta kalan küne atılır.
Şekil 8. Alt değiştirme.
Seyreltme
Besleme yatağı alanı ipekböceklerinin gelişmesine paralel olarak arttırılmalı ve ipekböcekleri mümkün olduğu kadar seyrek bakılmalıdır. Sık bakım hem yemlemede zorluk yaratır hem hastalıkların çok çabuk yayılmasına neden olur. Birinci yaş sonunda bir veya bir buçuk metrekarelik bir alan bir kutu ipekböceği için yeterliyken son yaşta 25 metrekarelik bir alana ihtiyaç vardır. Seyreltme genellikle her uyku sonrasında alt değiştirme (küne alma) ile birlikte yapılır.
İpekböceklerinin değişik yaşlardaki istekleri aşağıda tablo halinde verilmiştir.
Yaş
Beslenme Alanı m 2
Sıcaklık
C 0
Nem
%
Yem
Boyutu
Küne Temizliği
Tüketilen Yaprak Kg.
1
1.5
26
85
1 cm 2
1 kez
2
2
3
25
85
3 cm 2
1 kez
3
3
6
25
80
5 cm 2
1 kez
15
4
12-15
24
75
Tam yaprak
2 kez
80
5
25-30
23
70
Filiz - şimal
5 kez
5000
SERALARDA SULAMA YÖNTEMLERİ
SERALARDA SULAMA YÖNTEMLERİ
Ülkemizde seracılığın önemi artık iyice anlaşılmıştır. Seracılık, uygun bölgelerimizde yoğun olarak yapılmakta ve hızla yayılmaktadır. Her bitkinin iklim, toprak, besin maddesi, su gibi istekleri, birbirinden farklı olduğu için, bütün yıl boyunca her bitkinin tarlada açık alanlarda yetiştirilmesi mümkün değildir. Yılın her mevsiminde taze meyve ve sebze ancak Seracılık yapılarak sağlanabilir. Seracılık aynı zamanda üreticimize kazanç sağlayarak, ülke ekonomisine de katkıda bulunmaktadır.
Seracılıkta tarımın her dalının çok titizlikle kullanılması zorunluluğu vardır. Kaynakların çok iyi kullanılması gereklidir. Bu yönüyle de seracılıkla uğraşanların çok iyi tarım bilgisine sahip olmaları gerekmektedir. Seracılıkta iyi bir tohum seçimi, bitki koruma, gübreleme, çapa ve bakım işlerinin yanısıra uygun ve randımanlı sulama yapmakta çok önemlidir.
Bitkinin ihtiyaç duyduğu sudan çok az, veya çok fazla su vermek verimin ve kalitenin düşmesine neden olmaktadır. Buda oldukça büyük yatırımlar gerektiren ve girdileri de yüksek olan seralardan beklenilen yararın sağlanamamasına ve parasal yönden zarara uğranılmasına neden olmaktadır.
Bütün bunların önüne geçebilmek için seralarda sulamayı nasıl, hangi yöntemlerle yapmalıyız, nelere dikkat etmeliyiz, eksik veya fazla verilen su ne gibi zararlara neden olur. Bu dersimiz de bunları öğreneceğiz.
SERALARDA ÇOK VEYA AZ SULAMANIN NEDEN OLDUĞU ZARARLAR NELERDİR
Seralarda aşırı sulama:
1. Sera içerisindeki havanın nispi nemini yükselterek hastalık ve zararlıların üremesine uygun bir ortam hazırlar. 2. Bitki kök sisteminin havalanmasını engeller. 3. Topraktaki bitki besin maddelerini yıkayarak derine süzülmesine neden olur.
Böylece hastalık ve zararlıların hücumuna uğrayan, kök sistemi zarar gören, yeterli besin maddesi bulamayan bitkilerin veriminde ve kalitesinde önemli düşüşler görülür.
Resim 1. Seralarda çok veya az su uygulamasından kaçınılmalıdır.
Çok az su uygulaması ise bitkilerde yeterli gelişmeyi sağlayamayacağından, yine verimin vs kalitesinin düşmesine neden olacaktır.
SERALARDA İYİ BİR SULAMA NASIL OLMALIDIR
lyi bir sulama yapmanın ilk basamağı, bitkinin ve toprağın özelliklerine uygun bir Sulama Yöntemi seçmekle başlar.
Bitkiye uygun olmayan bir sulama yönteminin seçilmesi veya seçilen sulama sisteminin uygun şekilde kullanılmaması da fayda yerine zarar vermektedir. Bu nedenle de suyun ne zaman, ne kadar ve nasıl verileceğinin bilinmesi gerekmektedir. Şimdi bunları inceleyelim.
Resim 2. Seralarda sulama sistemi seçerken bitki ve toprak özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
SERALARDA SULAMA ZAMANI NASIL BELİRLENİR
Seralarda sulama zamanı 1. Bitki gözlemleri 2. Toprağa yerleştirilen Tansiyometrelerden yararlanarak belirlenir.
Bitkiyi Gözleyerek seralarda yetiştirilen sebzelerin su isteğini tespit edebilmek için belirli bir tecrübeye sahip olmak gerekir. Bitkilerin su isteği belirtileri farklı olmakla birlikte, genellikle yaprak renklerinin koyulaşmaya ve pörsümeye başlaması sulama zamanının geldiğini göstermektedir. Bu amaçla yapılacak gözlemler, bitkilerin suya düşkünlükleri göz önünde bulundurularak günün belirli saatlerinde yapılmalıdır. Örnek vermek gerekirse, suyu çok seven bitkilerin kontrolleri günün erken saatlerinde yapılmalıdır. Genellikle sabah 8-9 arasında yapılan gözlemlere uygun olmaktadır.
Tansiyometre uygun derinliklere yerleştirilerek seralarda sulama zamanı kolayca belirlenebilir.
Tansiyometre derinlikleri, bitkinin etkili kök derinliğine bağlıdır. Genel olarak yüzlek köklü bitkilerde 30-45 cm. derinliğe bir adet, orta derin köklülerde 45 ve 60 cm. derinliklere olmak üzere 2 adet, derin köklü bitkilerde ise 75, 90 ve 100 cm. derinliklere üç adet tansiyometre yerleştirmek gerekmektedir. Eğer sera toprağı çok farklı değilse her seraya bir tansiyometre bataryası yeterli olmaktadır.
Suyun ne zaman verileceğini belirledikten sonra ne kadar ve nasıl verilmesi gerektiğinin bilinmesi gerekir. Bunun içinde uygun sulama sistemi (yöntemi) seçilmelidir.
SERALARDA KULLANILAN SULAMA SİSTEMLERİ NELERDİR
Seralarda bir çok değişik sulama sistemleri kullanılmakla birlikte en yaygın olanlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
a) Karık Sulama b) Mini Yağmurlama c) Damlama Sulama
a) Karık Sulama
Seralarda karık sulama yapılırken sulama zamanını ve sulama suyu miktarını çok iyi düzenlemek gerekir. Seranın en yüksek tarafına ana karık açılır. Ana karığa verilen su naylon veya bez şavak ile kontrol edilerek şişirilmesi sağlanır. Toprağın yapısına bağlı olarak sıra aralarına açılan karıklara sulama tüpleri veya sifonlarla su verilerek sulama gerçekleştirilir. Sera toprakları genellikle süzek (geçirgen) topraklardır. Bu yönden sera alanını bölümlere ayırarak sulamak daha yararlı olacaktır. Bu yolla sulamanın bir yararı da karık kolayca suya doyurulacağından, derine sızma daha az olacak ve bitki besin maddelerinin yıkanması önlenmiş olacaktır.
b) Damla Sulama
Seralarda damla veya damlama sulama dediğimiz bu yöntem en iyi, en uygun sulama yöntemidir. Sera koşullarında yetiştirilen hemen hemen bütün bitkilere uygulanabilir.
Diğer sulama yöntemlerine göre birçok üstünlükleri vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a) Sulama randımanı çok yüksektir b) Az su ile daha bol ve daha kaliteli ürün alınır c) Sulama işçiliği en az düzeydedir d) Toprak yüzeyi tamamen ıslatılmadığından, yabancı otların, hastalık ve zararlıların gelişmesi engellenmiş olur. Böylece bakım masrafları düşer. e) Sulama sırasında veya sulama sonrasında, diğer sulama yöntemlerinin aksine, sera içerisinde çalışma olanağı bulunur. f) Düşük kaliteli sulama suları kullanılabilir. g) Sulama suyu ile birlikte, gübreleme ve toprak ilaçlaması da yapılabilir.
DAMLA SULAMA SİSTEMİ NASIL OLUŞUR
Bir damla sulama sistemi genel olarak su kaynağından başlayarak a) Kontrol ünitesi b) Ana boru hattı c) Yan boru hattı d) Lateral boru hattı e) Damlatıcılardan oluşmaktadır.
Kontrol ünitesi; pompa, basınç düzenleyici, filtreler, gübre tankı ve vanalardan oluşmaktadır.
Sistemin en önemli unsurlarından birisi de Lateral hattı ve damlatıcılardır. Lateral boru hattı basınçlı suyu damlatıcılara taşır. Suyun basıncı damlatıcılarda kırılır ve çıkışta sıfıra düşer. Böylece damlama olayı gerçekleşir.
Damla sulama sistemi ile verilecek su miktarı bitkinin isteğine bağlı olarak basınç-damlatıcı debisi çalışma süresi ilişkisinden yararlanılarak ayarlanır. Sulama zamanı bitkinin su isteğine bağlı olarak 1 ile 7 gün arasında değişebilmektedir. Burada önemli olan ne zaman ve ne kadar su verileceğinin bilinmesidir.
c) Mini Yağmurlama
Seralarda yetiştirilen bazı ürünlerin sulanmasında mini yağmurlama sistemi kullanılmaktadır. Özellikle sıra bitkisi ve ocaklarda yetiştirilmeyen bitkiler için kullanılması yerinde olur. (Semizotu gibi) Mini yağmurlama sistemleri çok değişik tip ve özelliklerde imal edilmektedir. Bitkiye verilecek suyun miktarı, seranın tipi ve büyüklüğüne göre uygun başlık seçilmelidir.
.
SEBZELERDE SULAMA YÖNTEMLERİ
SEBZELERDE SULAMA YÖNTEMLERİ
Önceki derslerimizde çeşitli sulama yöntemlerini inceledik. Sebze yetiştiriciliği ülkemiz için en önemli tarım kollarından birisini oluşturmaktadır. Hem halkımızın iyi ve dengeli beslenmesi, hem de ihracatta oldukça önemli bir yeri olması sebzeciliğin önemini artıran özellikleridir.
Sebze tarımında da suyun ve sulamanın vazgeçilmez bir yeri vardır. Çeşitli sebzelerin bünye yapısının % 60-90 ını su oluşturmaktadır. Bu nedenle de sebzeler diğer bitkilere göre en çok su kullanan tarım ürünleridir. Sebze tarımının başarıyla yapılabilmesi yörenin 700 mm. den fazla yıllık yağış almasına bağlıdır. Ancak bu yağmuru sebzenin en çok suya ihtiyaç duyduğu zamanda yağdırmak kimsenin elinde değildir. O zaman bitkinin ihtiyacı olan suyu sulama ile karşılamak zorunluluğu doğmaktadır. Bunun gibi yıllık yağış ortalaması 700 mm. nin altına düşen yerlerde de sebze yetiştiriciliği ancak sulama ile mümkün olabilecektir. Kısaca yağışların yetersiz ve zamansız olduğu yerlerde sebze yetiştiriciliği ancak sulama ile yapılabilir.
İşte bu dersimizde çeşitli sebzelerin su istekleri, uygulanacak sulama yöntemleri ile, sebzeleri sularken dikkat edilmesi gereken hususlar incelenecektir.
SEBZE YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KULLANILAN SULAR NASIL OLMALIDIR
Sebze bahçelerinde kullanılacak suların şu özelliklere sahip olması gerekir. - Havalanmış olmalıdır - Soğuk olmamalıdır - Tuzlu olmamalıdır - İçerisinde sebzelere zarar verebilecek zararlı madensel maddeler bulunmamalıdır.
SEBZE YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KULLANILAN SULAR HANGİ KAYNAKLARDAN SAĞLANIR
Sebzecilikte kullanılan suların üç kaynağı vardır: 1 . Yağmur Suları 2. Akar Sular 3. Yeraltı Suları
Bunları tek tek inceleyelim:
1. Yağmur Suları: Kalite yönünden sulamaya en uygun olan sulardır. Temiz ve havalanmış oldukları gibi bileşimlerinde zararlı tuzlar da bulunmaz. Sıcaklıkları çevre sıcaklığına yakın yani istenen derecededir. Ancak istenildiği zaman istenilen miktarda yağmur suyu bulmak mümkün değildir.
2. Akar Sular: Daima açık ve hareketli oldukları için havalanmış, güneş gördükleri içinde istenilen sıcaklıktadırlar. Ancak bu avantajlarının yanında istenmeyen bazı tuzları taşıyabilirler ve kaliteleri her zaman istenen düzeyde olmayabilir. 3. Yeraltı Suları: Havasız ve soğuk olurlar. Beton havuzlarda bekletilip, havalandırdıktan sonra kullanılmalıdırlar.
SEBZELERDE SULAMA YÖNTEMİ SEÇİLİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR
Sebzelerde sulama yöntemi seçilirken; sulanacak sebzenin cinsi, hastalıklara karşı dayanıklılığı, özellikleri ile sulamanın maliyeti ve ürünün değeri etken olmaktadır. Daha önce sözü edilen kaynaklardan yararlanarak ve sulama sularının özellikleri dikkate alınarak sebzeler;
1 . Yüzey Sulama veya 2. Basınçlı Sulama yöntemlerinden birisiyle sulanabilmektedirler.
Resim : Sebzeler yüzey veya basınçlı sulama sistemlerinden yararlanarak sulanmaktadır.
Yüzey sulama yöntemlerinden sebzelerde en çok iki alt metot uygulanmaktadır. Bunlar:
a) Karık Sulama b) Tava Sulama metotlarıdır.
a) Karık Sulama Metodu: Sıraya ekilen sebzeler için kullanılan bir metottur. Bu metotta; sebze bahçesinde sebzelere verilecek sıra arası mesafe aralığında karık seddeleri hazırlanır. Sebzeler bu seddelerin ya tepesine ya da yamaçlarına ekilir ve dikilirler. su bu setlerin arasındaki karıklara bırakılır, sebzeler sızdırma yolu ile sudan zarar gören bitkilerin sulanması için çok uygundur, kök boğazları su ile temas etmez. Sıra aralığı oldukça dar olan sebzelerin sulanmasında küçük karıklar kullanılırlar. Bunlara çizi adı verilir. Karık ve çiziler tarım alet ve makinaları ile kolayca açılabilirler.
Resim 3. Sıraya ekilen sebzeler için karık sulama uygun bir metottur .
b) Tava Sulama: Bu metot sık ekilen sebzelerde uygulanır. Tava büyüklüğü sebze çeşidine, toprak bünyesine ve mevcut su miktarına göre değişir. Tavalar 15-20 cm. yükseklikteki setlerle birbirinden ayrılırlar. Su ana arktan gelir, sıra ile tavaların ağzı açılarak tavalar sulanır. Eğer sebzeler büyümüş ise tava yüzeyindeki su bir miktar yükseklik kazanıncaya kadar tavaya su verilmeli, daha sonra su diğer tavalara çevrilmelidir. Eğer tavadaki sebzeler yeni çimlenmiş ise su tavanın alt ucuna gidince tavanın ağzını kapatmak ve suyu diğer tavalara çevirmek gerekir.
2. Basınçlı Sulama Yöntemleri de
a) Yağmurlama Sulama b) Damla Sulama olarak iki şekilde uygulanmaktadır.
a) Yağmurlama Sulama: Suyun basınç altında özel başlıklar yardımı ile yukarı fışkırtılması şeklinde yapılan sulamadır. Dik, meyilli, engebeli yerlerde uygulanır. Sebzelerde devamlı uygulanması durumunda bazı sakıncalar doğurmaktadır. Sebzelerde, nemden dolayı hastalıklara neden olmaktadır. Yaprak veya meyve üzerinde kalan su damlaları mercek görevi yaparak yanık gibi arazlar meydana getirmektedir. Ayrıca tozlaşma zamanı yapılan sulamalar döllenmeyi önlemektedir.
b) Damla Sulama: Suyun kıt olduğu, ürünün fazla para getirdiği yerlerde uygulanmaktadır. Bu yöntemde özel başlık ve borular kullanılarak bitki köküne damlama ile sulama yapılır. Son zamanlarda ekonomisi ve özelliği nedeni ile daha çok örtü altı sebzeciliğinde kullanılmaktadır. İlk tesis masrafı oldukça yüksektir fakat diğer yöntemlere göre daha fazla ürün artışı sağladığından, ekonomik olduğu söylenebilir.
ÖNEMLİ BAZI SEBZELER HANGİ METOTLA VE NASIL SULANIRLAR
Şimdi önemli bazı sebzelerin sulanmasında hangi yöntemin daha uygun olduğunu ve sulama koşullarını görelim.
Domates: Karık yöntemi ile sulanır. Fidelerin dikiminden hemen sonra can suyu verilir. Fideler tutana kadar bir iki kez sulama yapılır. Daha sonra ilk meyveler görülene kadar mümkünse sulama yapılmamalıdır. Eğer çok kurak giderse bu devrede de bir iki sulama yapılabilir. Normal sulamaya yörelerin iklim koşullarına göre değişik zamanlar da başlanır ve 7 ile 12 gün aralar ile sulamalar yapılır. En iyi sulama vakti sabah veya akşam serinliğidir. Karıklardan suyun taşmamasına ve meyvelerin kirlenmemesine dikkat edilmelidir.
Biber: Karık yöntemi ile sulanır. Bitkilerin su ile direk teması olmamalıdır. Sulamalara başlandıktan sonra 7-10 günlük sulama aralıklarıyla devam edilir. Biber çiçeklenme döneminde çok hassastır. Bu dönemde yapılacak bir sulama verim ve kalitede etkili olur.
Patlıcan: Karık Yöntemi ile sulanır. Patlıcan fideleri tutuncaya kadar bir kaç defa sulanır. Fidelerin büyümesi sırasında su kesilir, 2-3 defa çapa yapılır. Patlıcan çiçek açıp mahsul bağladıktan sonra sık sık su ister.
Hıyar: Karık yöntemi ile sulanır. İlk meyve görülünceye kadar idareli sulanır. Çok su çiçek silkmesine neden olur. Meyve bağladıktan sonra hıyara bol ve sık su vermelidir. Sıcak ve kuru havalarda her hasattan sonra yani fki günde bir su verilmelidir. Düzensiz sulama meyvelerde şekil bozukluklarına neden olur. Bitkinin su ihtiyacı karşılanmazsa meyvelerde acılaşma görülür.
Kabak: Karık yöntemiyle aynen hıyar gibi sulanır. Meyve bağladıktan sonra bol ve sık su verilmeli her hasattan sonra sulama yapılmalıdır.
Fasulye: Karık yöntemi ile sulanır. 15-20 gün ara ile sulama yapılmalıdır. İlk iki sulama çiçeklenmeden önce, diğer iki sulama ise çiçeklenmeden sonra uygulanır. Yani ilk sulamadan itibaren 15-20 gün ara ile 4 defa sulama uygulanır.
Karpuz: Karık veya yağmurlama ile sulanır. Karpuz özellikle çimlenme ve çıkış döneminde topraktaki nem eksikliğine karşı hassastır. Bu dönemde toprağın neminin yeterli olması gerekir. Aksi durumda bitki sağlıklı büyüyemez. Çiçeklenme ve meyve oluşumu döneminde yapılan sulamalar verimin artmasını sağlar. Olgunlaşma döneminde ise toprak neminin azlığı verimi etkilemez, buna karşın meyve kalitesini artırır. Bu bakımdan olgunlaşma döneminde sulama yapılmamalıdır. Yani hasattan 15-20 gün önce sulamalara son verilmelidir.
Kavun: Sulaması karpuza benzer. Ancak kavun için en uygun sulama yöntemi karık ve damla sulamadır.
Lahana: Karık ve yağmurlama sulama yöntemleri uygulanabilir. Topraktaki nem eksikliğine orta derecede duyarlıdır. Baş oluşumu ve olgunlaşma döneminde toprak neminde aşırı düzeyde eksiklik, başların küçük kalmasına ve verimin düşmesine neden olur. Yüksek verim için bu dönemde sulama yapılması gerekir. Lahana yüzlek köklü bir bitki olduğu için, yüksek ve su akımı uygulamaktan ve özellikle tava sulama yöntemlerinden kaçınmalıdır.
Havuç: Yağmurlama yöntemi ile sulanabilir. Bitkilere ilk gelişme döneminde haftada bir, daha sonraları 10-14 gün ara ile sulama yapılır. Yağmurlama olmadığı yerlerde tava usulü veya çizi karık yöntemi ile sulama yapılır.
SEBZE SULAMALARINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR
1. Sebze tohum ve fidelerine uygulanan çimlenme ve can suyu uygulamaları hariç tutulursa genelde ilk sulamalara gün dönümünden sonra başlanır. 2. Sebze fideleri dikilip can suyu verildikten sonra, havalar çok kurak gitmiyorsa meyve bağlayıncaya kadar sulamalara başlanmamalıdır. 3. Havalar çok sıcak ve kural geçiyorsa can suyu ile meyveler görününceye kadar olan arada 1-2 sulama yapılabilir. 4. İlk anlarda yapılan bol sulama sebzelerde çiçek silkmesine neden olur. Bu nedenle meyve bağlama azalır, verim düşer. 5. Sebzeler çabuk büyüyüp, kısa sürede olgunlaşıp hasat olgunluğuna geldiğinden bu hızlı gelişmeye paralel olarak sık sık sulamaya ihtiyaç duyarlar. 6. Sulamanın sıklığını ve miktarını belirlemede, sebze toprağının bünyesi ve bitkilerin kök yapısı da önemli faktörlerden. a) Kaba bünyeli topraklar, ağır bünyeli topraklara oranla daha sık sulanmalıdır. b) Sığ köklü bitkiler derin köklü bitkilerden daha sık sulanmalıdır. 7. Sulamalar sabah, akşam serinliklerinde yapılmalıdır. 8. Sebzeler genellikle sıraya ekildiği için karık usulü sulanmalıdır. 9. Su hiç bir zaman karık seddelerinin üzerine çıkmamalıdır. 10. Düzensiz ve yetersiz sulama, sebzelerin ufak kalmasına, acılaşmasına ve yarılmasına neden olur. 11. Az yağış veya sulama sebzelerin kök sisteminin yüzlek olmasına neden clur. Bu durumun devamında alt katmanlarda rutubet olsa bile bitkiler bundan faydalanamazlar. 12. Seyrek ve az sulama sebzelerin yeterli gelişmesine engel olduğu gibi salatalık ve patlıcanların da acılaşmasına yol açar. 13. Sebze büyümesi, su isteğini anlayabilmek için en güvenilir işarettir. Yetersiz sulama büyümenin yavaşlaması ile görülür. 14. Yazlık sebzeler sıcak ortamda yetiştirildiğinden sıcağı ve rutubeti çok severler. Sıcağın ve rutubetin yeterli olmadığı ortamda istenilen miktar ve kalitede sebze yetiştiriciliği yapmak mümkün değildir.
Kısaca sebze tarımında gerek verim, gerekse kalitenin yükseltilmesi yönünden sulama çok dikkat edilmesi gereken bir konudur.
DAMLA SULAMA
DAMLA SULAMA
Bilindiği gibi tarımsal üretimi artırıcı en önemli girdi sulamadır. Ancak çeşitli sulama yöntemlerinin uygulanması belli şartlara bağlıdır. Geleneksel yüzey sulama yöntemleri ancak tesviye edilmiş arazilerde uygulanabilir. Ayrıca suyun bol ve kalite olarak, sulamaya elverişli olması gerekmektedir.
Suyu kıt ve tuzlu olan bölgeler sulama yapmayacak mı? Bu bölgelerin iklimi ve arazisi ekonomik değeri yüksek bitkilerin yetiştirilmesine elverişli ise suyun sorunlu olması elbetteki engel değildir. Ekonomik değeri yüksek bitki, yüksek gelir sağlayacaktır. Bunu elde edebilmek için suyun sorunlarını ortadan kaldıran yeni bir sulama yöntemi geliştirilmiştir. Dünyada ve ülkemizde giderek yaygınlaşan bu yeni yöntemin adı damla sulamadır. Damla Sulama pahalı bir yöntemdir. Ancak az iş gücü gerektirdiği ve otomatik sulama yapmaya imkan verdiği için özellikle ilk yatırım masraflarının fazla olduğu seralarda ve ekonomik değeri yüksek olan bitkilerin yetiştirilmesinde uygulanmaktadır.
DAMLA SULAMA NEDİR
Sulama suyunun, filtre edilerek süzüldükten sonra, eriyebilir gübre ile veya gübresiz olarak toprak yüzeyine veya içine damlalar halinde verilmesine damla sulama denir. Suyun damlalar halinde verilebilmesi için şüphesiz ki basıncının düşük olması gerekir.
Resim 1. Yeniden sulamaya açılacak alanların suya kavuşması sulama suyu tasarrufu sağlayan teknolojiler kullanılarak gerçekleşir.
DAMLA SULAMA SİSTEMİ KISIMLARI NELERDİR
Damla sulama sisteminin kalbi Damlatıcılardır. Damlatıcılar plastikten yapılırlar ve Lateral adı verilen 12 ile 32 santimetre çapındaki boruların üzerine monte edilirler. Damlatıcılar suyu saatte birkaç litrelik bir Debi (miktar) ile toprağa damlatırlar.
Bir damla sulama sistemi, damlatıcıların dışında 4 kısımdan meydana gelir. Bunlar;
a) Kontrol Ünitesi b) Ana Boru Hattı c) Yan Ana Boru Hattı d) Lateraller dir.
a) Kontrol Ünitesi: Suyun ve gübrenin süzüldüğü süzgeçler, basıncın kontrol edildiği basınç ölçerler (manometre), vanalar ve gübreleme tankından meydana gelir. Kontrol ünitesinde üç adet süzgeç vardır. Bunlardan birincisi kaba parçaların kendi ağırlıklarıyla çöktüğü Kaba Süzgeç (hidro-siklon), ikincisi ince parçaların süzüldüğü Kum- Çakıl Filtre ve üçüncüsü ise kum-çakıl filtreden geçen çok ince parçaların ve gübrenin erimeyen kısımlarının süzüldüğü Elek Süzgeçtir.
b) Ana Boru Hattı: Kontrol ünitesinden geçen su ana boru hattı ile yan ana borulara iletilir. Ana boru hattı P.V.C., polietilen, galvanizli çelik veya asbestli borulardan döşenebilir.
Resim 2. Damla sulama sistemi kontrol ünitesi.
c) Yan Boru Hattı: Ana borudan suyu alıp, laterallere ileten boru hattıdır. Yan ana boru hattı bazı sistemlerde toprak yüzeyi üzerinden gider. Bu durumda yumuşak (polietilen) boru kullanılır. Bazı sistemlerde ise yan boru hattı toprak altından gider. Bu durumda da sert boru (P.V.C. veya galvaniz) kullanılır.
d) Lateral: Üzerinde damlatıcıların belli aralıklarla bağlandığı yumuşak (polietilen veya yumuşak P.V.C.) boru hattına lateral denir. Laterallerin toprak yüzeyinden gidenleri toprak altından gidenlerine göre daha çok kullanılmaktadır.
DAMLA SULAMA YÖNTEMİNİN YARARLARI NELERDİR
- Damla sulama yönteminde su çok randımanlı bir şekilde kullanılabilir. Çünkü bu yöntemde su damlaları yağmurlamada olduğu gibi havada hareket etmez ve bitkinin toprak üstü kısmı ıslatılmaz. Dolayısıyla ıslatılan alan dışındaki yaprak yüzeyinden buharlaşma ile su kaybı da olmayacağı için sistemde su kaybı en aza inmiş olur.
Resim 3. Damla sulama sisteminin kalbi lateraller üzerine yerleştirilen damlatıcılardır.
- Damla sulama yöntemi ile sulanan bitkilerden daha yüksek ve kaliteli ürün elde edilir. Ayrıca bitkinin ıslanması ve toprak yüzeyi ıslanması en az olması nedeniyle damla sulamasıyla bitki hastalık ve zararlılarının gelişmesi önlenmektedir. - Bu yöntemde tuzlu sular sık aralıklarla toprağa verilmezse, toprak suyundaki tuz miktarı aşırı düzeye ulaşmaz ve bitkilerin tuzdan zarar görmesi önlenir.
Resim 4. Damla sulama yöntemi suyu kıt ve tuzlu olan bölgelerin bu sorununu ortadan kaldırmaktadır.
- Damla sulama yöntemi ile yabancı ot mücadelesi de daha başarılı olmaktadır. Çünkü bu yöntemle sulanan arazilerde, sıralar arasındaki toprak sulanmayarak kuru kalacaktır. Dolayısıyla da bu kuru toprakta yabancı otlar iyi bir gelişme gösteremeyecektir. Bunun yanısıra toprağın yüzeyinin kuru kalması sayesinde toprak işleme, ilaçlama, toplama ve taşıma işleri sulama anında bile yapılabilmektedir.
Resim 5. Damla sulama ile yabancı ot sorunu azalır.
- Damla sulaması, plastik örtüler altında yetiştirilen bitkiler için çok uygundur. Çünkü lateral borular plastik örtüler altına yerleştirilebilir. Aynı zamanda sistemin çalışması rüzgardan etkilenmez ve bu sistemle gübre sulama suyu ile beraber verilebilir.
- Bu yöntem eğimli arazilerde diğer sulama yöntemlerine göre su ve toprak kaybına yol açmaksızın daha başarılı ve kolay bir şekilde uygulanabilir.
Resim 6. Damla sulama sudan tasarruf sağlamakta ve su kaybını azaltmaktadır.
DAMLA SULAMA YÖNTEMİNDE NE GİBİ SORUNLARLA KARŞILAŞILIR
- Bu sistem tıkanmaya karşı çok hassastır. Çünkü su damlatıcıların küçük deliklerinden geçerken temiz olmaz ise içindeki kuru parçacıkları ve yosunlar vasıtasıyla damlatıcıları tıkayabilir. Tıkanan bir damlatıcının bulunması çok zor ve pahalı olduğu için bu yöntemde su süzgeçlerden geçirilip süzülmeden kullanılmamalıdır.
- Sulamada kullanılan bütün sular, bir miktar erimiş durumda tuz içerirler. Bitkiler topraktan suyu aldıkça tuzun çoğu geride kalır. Sulama mevsiminde bu tuzların çoğu toprakta ıslak alanlar ile kuru alanlar arasında toplanır. Bu noktalarda biriken tuz hafif bir yağmur ile aşağıda köklerin sık bulunduğu yere doğru yıkanır ve bitkiler bu tuzdan zarar görür. Bu zararı en az düzeye indirmek için damla sulama sistemi yağışlı dönemlerde çalıştırılarak tuzların yıkanması sağlanabilir.
- Damla sulama yönteminde tüm toprak hacmi ıslatılmaz. Islatılacak toprak hacmi bitki köklerinin en iyi yararlanabileceği hacim olmalıdır. Aksi durumda bitkiler olumsuz yönde etkilenirler.
Resim 7. Damla sulama ile ürün erken olgunlaşır ve kalite yükselir.
SONUÇ
Damla sulama; suyunun kıt (sınırlı), sorunlu (tuzlu) olduğu bölgelerimizde özellikle hafif bünyeli topraklarda ekonomik yönden değerli (sebze, meyve gibi) bitkilerin sulanmasında kullanılabilir. Örneğin, ülkemizde seracılıkta, batı ve güney bölgelerimizde ekonomik yönden değerli bazı bitkilerin sulanmasında kullanılmakta ve uygulama alanı günden güne artmaktadır.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ
Yüzeyi düzgün olmayan, eğimi fazla, infiltrasyon (su alma) hızı yüksek arazilerde yüzey sulama yöntemlerinin uygulanması randımanlı olmamaktadır. Yine su alma hızı yüksek olan topraklarda, akış uzunluğunu azalması nedeniyle yüzey sulama ekonomik olmamaktadır. Bu gibi topraklarda ideal sulama yağmurlama sulamadır. Bunun gibi bazı durumlarda göz önünde bulundurularak ve sağladığı bir çok avantajlardan dolayı yağmurlama sulama yöntemi özellikle gelişmiş ülkelerde geniş uygulama alanı bulmuştur.
Bu dersimizde "Yağmurlama sulama yöntemi"nin özelliklerini, uygulama şekillerini ve önemini sizlere anlatmaya çalışacağız.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ NEDİR
Suyu toprak yüzeyine belirli bir basınç altında ince damlacıklar biçiminde, yağmur şeklinde püskürten meme veya başlıkların yer aldığı borulardan oluşan sisteme "Yağmurlama Sulama Yöntemi" adı verilir.
Yağmurlama sulamada su, basınç altında yağmurlama başlıklarına iletilerek yapay bir yağmur halinde arazi yüzeyine uygulanır.
Resim : Suyu toprağa yağmur şeklinde püskürten meme ve başlıklardan oluşan sisteme yağmurlama denir.
Yöntemin uygulanabilmesi için ana boru ve lateral hatlardan oluşan bir su iletim sistemine ve basıncı sağlayan bir sisteme gerek vardır. Basınç genellikle pompaj birimi ile sağlanmaktadır. Sistemi yağmurlama başlıkları tamamlar. Sulanacak bitkiye, toprağa ve ekonomik koşullara bağlı olarak değişik tiplerde yağmurlama başlığı kullanılır.
Resim : Değişik tip yağmurlama başlıkları.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİNİN UYGULAMA KOŞULLARI NELERDİR
Yağmurlama sulama sistemleri uygun biçimde işletilirse sulama suyu ihtiyaçları yüzey sulamalara göre önemli ölçüde az olmaktadır. Özellikle yüzeyi düzgün olmayan, eğimli, sızdırma hızı yüksek olanlarda, sığ köklü bitkilerin sulanmasında başarılı sonuçlar vermektedir.
Yağmurlama sulama yönteminde, belirli bir ilk yatırım ve enerji giderleri gereklidir. Bu giderler yöntem uygulanarak, tarımsal ürün artışıyla karşılanabilirse yağmurlama sulama sistemleri gelişebilir. Yağmurlama sulama yöntemleri daha az işçilik gerektirdikleri için, işçiliğin pahalı olduğu yerlerde geniş uygulama alanı bulmuşlardır.
Enerji maliyetlerinin yüksekliği ve bakım-onarım yönünden bazı sorunlar bulunması sistemin en önemli dezavantajlarıdır.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMLERİNİN İŞLETME SİSTEMLERİ NELERDİR
1. Taşınabilir Sistemler
Bu sistemde motopomp ünitesi ana boru ve lateraller taşınabilmektedir. Yurdumuzda en yaygın uygulanan bu sistemdir.
2. Yarı Taşınabilir Sistemler Motopomp ünitesi ve anaboru hattı sabit, lateraller hareketlidir. Genelde anaboru hattı toprak altına gömülüdür. Bu sistem meyve ve sebzeliklerin sulanmasında geniş ölçüde kullanılmaktadır.
3. Taşınmayan (Sabit) Sistemler
Bu sistemde motopomp, anaboru ve lateraller sabittir.
Son yıllarda yağmurlama sulama unsurlarından boru hatları ve yağmurlama başlıklarında önemli değişiklikler olmuştur. Kullanılan sistem daha ucuza mal edilmeğe başlanmış, kullanım kolaylığı sağlanmış böylece de daha yaygın uygulamaya başlanmıştır.
Yağmurlama sulama yönteminin uygulanmasında yağmurlama başlıkları da çok önemlidir. Geniş ıslatma çaplarına sahip olan büyük (gün) yağmurlama başlıkları uygulamada tercih edilirler. Ancak bunlar yüksek işletme basınçlarında iyi sonuç vermektedirler. İşletme basıncı yüksek olmayan olanlarda uygulanırsa toprak ve bitkide zararlı etkenler ortaya çıkabilmektedir.
Enerji maliyetlerinin çok yükselmesi sonucu, düşük basınçla çalışabilecek biçimde Sprink denilen küçük yağmurlama başlıkları geliştirilerek kullanılmağa başlanmıştır. Meyve bahçeleri, bağ, sera bitkilerinin sulanmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Suyun yalnız küçük başlıklar çevresine uygulanması ile su tasarrufu sağlarlar. YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİUYGULAMASINDA NELER BİLİNMELİDİR Yağmurlama sulama yöntemlerinin özellikle projelendirilmesiyle gerekli olan bilgiler şunlardır:
1. Toprakların kullanılabilir su tutma kapasitesi.
Bitkiler, toprakta tarla kapasitesi ile devamlı solma noktası arasında bulunan sudan yararlanabilirler. Bu nem miktarına, toprakların "kullanılabilir su tutma kapasitesi" veya "elverişli kapasite"denir. Buda toprağın bünyesine göre değişmektedir.
2. Bitkilerin Etkili Kök Derinlikleri:
Bitkilerin normal gelişmeleri için ihtiyaç duydukları suyun % 80 inin alındığı kök derinliğine "Etkili Kök Derinliği" denir. Bu değer sulamada ıslatılacak toprak derinliğini oluşturur ve bitki çeşidine göre genellikle 30- 180 santimetre arasında değişir.
Tablo : Bazı bitkilerin etkili kök derinlikleri
3. Ürünler için sulama suyu ihtiyaçları 4. Toprakların Su Alma (İnfiltrasyon) Hızları
Toprakların su alma hızının bilinmesi sulamada önemlidir. Toprağın su alma hızına; toprağın yapı ve bünyesi, topraktaki organik madde miktarı, nem miktarı, bitki örtüsü, arazinin eğimi, uygulanan sulama yöntemi, toprağın sıkışması ve çatlaması, toprakta ve suda bulunan tuzların cinsi ve miktarı gibi sebepler etki eder.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİNİN YARARLARI VE SAKINCALARI NELERDİR
Yağmurlama sulama metodunun, yüzeysel sulama metotlarına göre üstünleri şunlardır.
1. Su kullanma randımanı yüksektir. Sulama suyunun az olduğu yerlerde bu sudan azami yararlanılabilir. 2. Meyilli, arazi şekilleri (topoğrafya) bozuk yerlerde erozyona neden olmadan sulama yapılabilir. 3. Tohum çimlenme zamanında toprağın kaymak bağlaması nedeniyle bitkinin toprak üstüne çıkmama durumunu ortadan kaldırır. 4. İşletme masrafından ve işçilikten tasarruf sağlanır. 5. Toprak derinliği az ve sığ, geçirgen topraklarda en uygun sulama sistemidir. 6. Özellikle denize yakın yerlerde rüzgarla taşınan tuzlu suların bitkilere bıraktığı tuz zerreleri, tozlar ve zararlı haşereler, yağmurlama ile yıkanabilir. 7. Yağmurlama sulama ile kontrollü su verme imkanı olduğundan; taban suyu yüksek, drenaj sorunu olan yerlerde en uygun sulama metodu olmaktadır. 8. Tarla hendeklerine gerek kalmadığından, ekim alanı artmakta ve tarımsal işletmeler kolay yürütülmektedir. 9. Eriyebilir suni gübreler; sulama suyu ile birlikte işçiliğe gerek kalmadan bitkilere verilebilir. 10. Sebze, narenciye bağ ve diğer meyvelikler dondan ve sıcaktan korunabilmektedir.
Bütün bu yararlarının yanında yağmurlama sulama yönteminin:
1. İlk tesis masrafı özellikle sabit sistemlerde çok yüksektir. 2. Su dağılımına rüzgarın olumsuz etkisi vardır. 3. Pompaj için güç gereklidir. Bu da yakıt sarfiyatı ve masraf gerektirir.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ İLE TOPRAK NASIL GÜBRELENİR Yağmurlama yoluyla yapılan sulamada ticari gübreler sulama suyu ile birlikte bitkilere verilebilir. Bu şekilde gübrelerin sulama suyuyla toprağa aktarılması uygulamada çeşitli kolaylıklar ve avantajlar sağlamaktadır. Bunları şöyle özetleyebiliriz. - İşçiliği azaltır - Gübrenin toprağa homojen olarak dağılımını sağlar - Alet ve ekipmanların daha ekonomik olarak kullanılmasını sağlar - Uygun zamanda ve miktarda gübreleme imkanı sağlar - Ürünün kalite ve miktarının artmasını sağlar Bu düzenle gübre atıldıktan sonra sulamaya devam edilerek boru ve başlıklardaki gübreler temizlenir. Aynı zamanda yapraklar üzerinde biriken gübre çözeltileri de yıkanmış olur.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİ YERLEŞTİRMEDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR - Ana boru hattı hâkim eğim doğrultusunda yerleştirilmelidir - Yağmurlama lateralleri hakim meyile dik ve imkan nispetinde tesviye eğrilerine paralel doğrultuda olmalıdır. - Rüzgar hızının fazla olduğu yerlerde lateraller hakim rüzgar yönüne dik gelecek biçimde yerleştirilmelidir. - Çok uzun yağmurlama laterallerinin kullanılmasından kaçınılmalıdır. Laterallerin kısa olması işçiliği azaltır ve eşit su dağılımı sağlar. - Laterallerin ana hat üzerinde ki hareketi en az iş gücüne ihtiyaç gösterecek biçimde düzenlenmelidir. - Lateral hareketlerinin kolay ve birlikte çalışan başlık sayılarında ki değişimin az olması için sistem imkan oranında kare veya dikdörtgen şeklinde düzenlenmelidir. - Sistemin boru büyüklükleri ve tertibi, yıllık masrafları en aza indirecek biçimde olmalıdır. - İmkanların izin vermesi durumunda, uygun ve ekonomik boru çapları seçimine imkan vereceğinden, pompaj ünitesi alanın ortasına yerleştirilmelidir.
YAĞMURLAMA SULAMA YÖNTEMİNİN İŞLETİLMESİ VE BAKIMINDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR
- Sabit ve yarı sabit sistemlerde, basınç denemesi yapılıp daha sonra boruların üstü kapatılmalıdır. - Sabit ve yarı sabit sistemlerde borular kışı hafif geçen yörelerde en az 40, ağır geçen yörelerde en az 70 cm. derinliğe gömülmektedir. - Motor elektrikle çalışıyorsa mutlaka toprak hattı yapılmalıdır. - Borular taşınırken elektrik tellerine dokunmamasına dikkat edilmelidir. - Sistemi önce küçük debide çalıştırıp Lateral ve ara borular su ile doldurulmalı, körtapayı çok kısa bir süre açarak boru hattının temizlenmesi sağlanmalıdır. - Yabancı maddelerin girmemesi ve yağmurlayıcı memelerin tıkanmaması için pompa emme borusuna süzgeç takılmalıdır. - Laterallerin yer değiştirme zamanı mutlaka belirlenmelidir. - Yağmurlama dağılımının uygun olması için rüzgar durumuna göre laterallerin konum durumları iyi ayarlanmalıdır. ; - Boruların ve yağmurlama başlıklarının yağlanmasında gres veya benzeri yağlar kullanılmalıdır. - Sulama işi bittiğinde contalar kurulanarak bir kutuda saklanmalıdır. - Sabit sistemlerde sezon sonunda boruların suyu boşaltılmalıdır. - Boruların kolay sökülüp takılması için borular birbirine takılırken ek yerleri ve contaları sabunlu bezle silinmelidir.
YUZEY SULAMA YONTEMLERI
YUZEY SULAMA YONTEMLERI
Suyun toprağa veriliş şekline "sulama yöntemi" denir.
Sulama yöntemleri iki büyük guruba ayrılır. Bunlar, Yüzey Sulama Yöntemleri ve Basınçlı Sulama yöntemleridir. Yüzey sulama yöntemlerinde su kendi enerjisiyle doğal akışıyla gelir ve tarlalara verilir. Bu metotta insanlar tarafından suyun gelişi için herhangi bir enerji kullanılmaz. Yüzey sulama yöntemlerini uygulamadan önce toprak hazırlığına gerek duyulur ki bu da yöntemlerin bir özelliğidir.
Sulamadan beklenen faydanın sağlanması doğru sulama yönteminin seçilmesine ve toprak-bitki-su ilişkisinin iyi bilinmesine bağlıdır.
Bunun içinde bu dersimizde önce toprak-bitki-su ilişkisine kısaca değinip, daha sonrada Yüzey Sulama Yöntemlerini anlatacağız.
TOPRAK-BİTKİ-SU İLİŞKİLERİ NELERDİR
Sulamanın amacı kuru tarıma göre, daha iyi ürün almaktır. Bu da üreticilerin toprak-bitki-su ilişkilerini iyi bilip, bundan yararlanmalarıyla mümkün olur.
Başarılı bir sulama yapabilmek için şunlar bilinmelidir.
1 . Bitkinin su ihtiyacı 2. Suyu depolayan ve bitkiye sunan toprağın özellikleri 3. Bitkinin ihtiyaç duyduğu zaman kullanabileceği şekilde toprakta depo edilecek miktarda suyun verilmesi
Toprağa ancak depolayacağı kadar su verilmelidir. Bundan fazla su verilirse bitki köklerinin ulaşamayacağı derinliğe sızar ve bitki bu sudan yararlanamaz. Bu nedenle de her sulamada ancak etkili kök derinliğindeki toprağın taşıyacağı kadar su verilmelidir. Etkili kök derinliğine tarla kapasitesinden daha az su verilirse yetersiz sulama söz konusu olur. Bu durum da kökler zayıf düşer bitki bol ve kaliteli ürün verebilmek için gerekli nemi bulamaz.
Bitki kök bölgesindeki toprağın tutabileceğinden daha fazla su verilirse aşırı sulama yapılmış olur. aşırı sulamanın ise bir çok zararı vardır. bunlar şöyle sıralanabilir.
1 . Sulama için harcanan su ve enerji boşa gitmiş olur. 2. Topraktaki bitki besin maddeleri yıkanarak kaybolur. 3. Taban suyu yükselir. Bu da
a) Çoraklaşmaya b) Bitkilerin boğulmasına c) Topraktaki yararlı organizmaların yok olmasına neden olur.
4. Boşa harcanan su başka alanlarda da kullanılamayacağı için, toplam ürün miktarı azalır 5. Toprağın yapısı bozulur. Geç tava gelir. Sonuçta da bütün tarımsal işlemler gecikir. 6. Fungul hastalıklar çoğalır.
Aşırı sulamadan kaçınmak için alınacak önlemleri ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
1 . Bitkinin su isteği dikkate alınarak sulamaya karar verilmelidir. 2. Toprağın nem durumu, infiltrasyon (sızma) hızı, akış uzunluğu ve sulama suyu debisi (akışı) dikkate alınarak sulama süresi aşılmamalıdır. Bu konuda geniş bilgiler sulama rehberlerinde bulunabilir. 3. Yüzey ve yüzey altı drenajın çalışır durumda tutulması gerekir. 4. Uygun sulama yöntemi seçilmelidir. 5. Suyun ulaştığı derinlik sık sık (T) çubuğuyla kontrol edilmelidir.
YÜZEY SULAMA YÖNTEMLERİ KAÇA AYRILIR ÖZELLİKLERİ NELERDİR
Yüzey sulama yöntemleri başlıca dörde ayrılır. Bunlar;
1 . Salma Sulama 2. Uzun Tava 3. Adi Tava 4. Karık
1. SALMA SULAMA YÖNTEMİ
Suyun tarla başı kanallarından tarla üzerinde rasgele yayılmaya bırakılmasıdır. Randımanı en düşük yöntemdir. Bu yöntemle tarlanın her tarafını eşit olarak sulamak mümkün değildir. Arazinin düz fakat karık açma veya sedde yapma gibi herhangi bir sulama hazırlığına imkan olmayan yaşlı arazilerde uygulanmaktadır. Ülkemizde kullanım alanının çok sınırlı olması gerekirken, sulama kültürünün düşük olduğu yörelerde işçilikten kaçınmak için istenmeyen oranlarda kullanılmaktadır.
2. UZUN TAVA YÖNTEMİ
Genellikle sık ekilen hububat, yonca, ot ve benzeri bitkiler için kullanılır. Tesviye edilmiş araziler, birbirine paralel seddelerle ayrılırlar. Tarla başından saptırılan sulama suyu, iki sedde arasına yayılarak suyun arazi sonuna kadar akışı sağlanır. Salma sulamaya göre daha kontrollü bir yöntemdir.
Sulanan arazi şeritlerini birbirinden ayıran seddelerin yüksekliği ve şekli çiftlik makinalarının çalışmasını ve su dağılımını etkilediği için önemlidir. Seddeler uygun yükseklikte yapılmalı ve çiftlik makinalarının geçişini engellememelidir. Uygun yapılmış seddeler üzerinde bitki yetiştirilebileceği için ekilemeyen arazi kaybı nispeten azaltılmış olur.
Seddeler "border disk" denilen çift diskli pulluklarla yapılır. bu işlem sırasında seddelerin iki yanında yüzlek karıklar oluşur. sulama sırasında bu karıklara su akışı alacağından, yeknesak bir su dağılımına engel oluştururlar. Bunun için de bunların uygun tesviye aletleriyle kapatılması gereklidir.
Uzun tavalar yetiştirilecek bitki çeşidine göre "geçici" veya "daimi" olarak yapılırlar. Çoğunlukla yıllık bitkilerin sulanmasında "geçici" tavalar, çok yıllık bitkilerle meyve ağaçlarının sulanmasında ise "daimi" tavalar tercih edilir.
Uzun tava sisteminin uygulanacağı arazi daha önceden yeknesak bir eğimle tesviye edilmelidir. Buna olanak vermeyen arazilerde ise parça parça, kendi aralarında değişik eğimlerde kendi aralarında tesviye edilmeleri uygun olur.Sık aralıklarla yetiştirilen yonca, hububat, ot gibi bitkiler de tava eğimleri en çok % 3, sulu meralarda ise ancak % 6 olmalıdır. Ekonomik bir sulama için arazinin tesviye edilmesi şarttır. En uygun sulama eğimi diğer şartlarda elveriyorsa % 0.1 ile % 1 arasındaki eğimlerdir.
Tavaların uzunluk ve genişliklerini ise; arazinin eğimi, toprak bünyesi, bir defada uygulanacak su derinliği ve her tavaya verilecek su akışı etkilemektedir. Bütün bunların çeşitli şekillerde etkileri nedeniyle tava boyutları da farklı olmaktadır. Örneğin tava uzunlukları 90 ile 400 metre, genişlikleri ise 9 ile 15 metre arasında değişebilir. Genişliklerin tesbitinde çiftlik ve iş makinalarının genişlikleri de dikkate alınmaktadır. Tavalara suyun alınışı; tarlabaşı kanalından sifon, tüp, boru, kapaklı boru veya kapaklı ve kapaksız ağızlıklar vasıtasıyla yapılmaktadır. Tavaya verilen su tava sonuna ortalama 20-30 metre kala tümden kesilerek su akışı % 50 azaltılmış olur. Böylece tava sonundaki yüzey drenaj kanalına su akışı ve tava sonunda göllenme önlenmiş olur.
İmkanlar ölçüsünde sulama eğimi yüksek tutularak, daha yüksek bir sulama debisi (su akışı) kullanarak ve sulama uzunluğunu kısaltarak sulamanın hızlandırılması aynı zamanda suyun yeknesak ve randımanlı kullanımı sağlanabilir.
3. ADİ TAVA (GÖLLENDİRME) SULAMA METODU Arazi eğiminin düz ve düze yakın olduğu ince bünyeli toprakların sulanmasında uygulanan bir sistemdir. Sık aralıkla yetiştirilen bitkilerin özellikle çeltik ve meyve bahçelerinin sulanmasına çok elverişlidir. Bu yöntemle tuzlu toprakların yıkanması da sağlanabilir.
Bu sistemde dört tarafı seddelerle çevrilmiş tavalara sulama suyu verilerek suyun tavada göllenmesi sağlanır. Seddeler arasında yükseklik farkı 4-6 cm. olmalıdır. Bu fark 15 cm. yi geçmemelidir. Aksi durumda tavada suyun göllendirilebilmesi için seddelerin çok yüksek yapılması gerekebilir.
Tavalar kare, dikdörtgen veya şekilsiz olabilir.
Bu yöntemde seddeler arazinin % 12-15 ini kaplamaktadır. Bu arazi kaybına neden olduğu gibi işçiliğinde artmasına neden olmaktadır. Ayrıca her yıl seddelerin yapımı, bozulması, tekrar yapılması hem işgücü kaybına neden olmakta hemde tesviye ihtiyacı doğurmaktadır. Bunlar sistemin sakıncalı yanlarıdır.
4. KARIK SULAMA METODU Sulama suyunun, bitki sıraları arasında eğim doğrultusunda açılan karıklara verilerek bitkilerin sulanmasına Karık Sulama metodu denmektedir.
Uygulama şartları
Genellikle bütün sera bitkileri, sebzeler, meyve bahçeleri, bağlar, çilek ve benzeri bitkiler karık metoduyla sulanır. Çok hafif bünyeli topraklar dışında bütün sulanabilir topraklarda bu sistem uygulanabilir. Bu yöntemde de arazinin tesviye edilmesi gereklidir. Diğer yüzey sulama yöntemlerine göre daha kontrollü bir sistemdir.
Karık Sulama Eğimi
Bir karığın tarla başı kanalından itibaren başlangıç noktası ile son noktası arasında yükseklik farkının yüzde ile ifadesine karık sulama eğimi denir. Karık sistemi için en uygun sulama eğimi, toprak bünyesine ve karığa verilecek su akışına göre seçilir. En elverişli sulama eğimi % 0.2 ile % 2 arasındadır. % 2 den fazla eğimler erozyona neden olur. % 3 e kadar eğimli arazilerde karık sistemi uygulamak zorunluluğu var ise karık boyları kısa tutulmalıdır.
Bütün sulama yöntemlerinde eğim arttıkça sulama randımanı düşer. Karık tipleri
Karık tipleri, sulanacak bitki çeşidine ve toprak bünyesine göre;
a) Yüzlek karık b) Normal Karık c) Geniş karık olmak üzere üçe ayrılır. a) Yüzlek Karık: Sıraya ekilen, fakat diğer sıraya ekilen bitkilere göre daha sık ekilen şekerpancarı gibi yüzlek köklü bitkilerin sulanmasında kullanılır.
b) Normal Karık: Orta ve derin köklü bütün bitkilerde kullanılır. Ayçiçeği, mısır, çilek ve tüm sebzeler bu gruba girer.
c) Geniş Karık: Geniş sıra aralıklarıyla ekilen derin köklü bitkilerin sulanmasında kullanılır. Kabakgiller ve bostan bu grup bitkilerdendir.
Karık aralıkları, sulanan bitkilerin sıra aralıklarına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Her bitki için tespit edilen sıralar arası uzaklık aynı zamanda karıklar arası uzaklıktır. Meyve bahçeleri için durum biraz farklıdır. burada ağaç sıra aralıkları geniş olduğundan, bu aralığın genişliğine, meyve ağacının çeşidine ve yaşına göre 2-8 metre arasında karık açılması gerekebilir.
Karık Uzunluklarının belirlenmesinde; toprak bünyesi, sulama eğimi, uygulanacak su derinliği ve sulanacak parselin uzunluğu etkili olur. Bunlar değerlendirilerek karık uzunluğunun en fazla ne kadar olması gerektiği belirlenir. Hafif bünyeli kumsal topraklarda genellikle daha kısa, ağır bünyeli killi topraklarda ise karıklar daha uzun yapılır. Karık yöntemi ile sulamada kontrollü bir sulama yapılabilmesi için karık uzunluğunun iyi belirlenmesi gerekir. Bunun için sulamadan hemen sonra karığın başında, ortalarında ve son kısımlarında nem çubuğu ile suyun hangi derinliğe kadar süzüldüğü kontrol edilir.
Karığın başına daha çok son kısımlarına daha az su ulaşıyorsa, sulama normal olmamaktadır ve karık boyları kısaltılmalıdır. Bunun tersi olur, karığın baş tarafına az son taraflarına daha çok su süzülmüş ise karığın boyu kısa demektir. Uzatılması gerekir. Karık boyunu uzatmaya imkan bulunmadığı durumlarda daha çok, kısaltmaya imkan bulunmadığı durumlarda daha az su vererek durum dengelenmelidir.
Sulama suyunun uygulanmasına gelince, sulama suyu tarla başı kanalından karıklara sifon tüpler, borular veya kapaklı borularla verilir. Karıklara verilen su karık sonuna 20-30 metre kalınca tümden kesilir veya % 50 azaltılır. Böylece karık sonunda yüzey drenaj kanalına gereksiz su akışı önlenmiş olur.
Önceden arazi tesviyesi yapılmamışsa karıklarda yer yer göllenmeler görülür ve su karık sonuna güçlükle akar. bu da sulama randımanının düşmesine neden olur.
TARLANIN SULAMAYA HAZIRLANMASI
TARLANIN SULAMAYA HAZIRLANMASI
Önceki dersimizde sulamanın ne olduğunu, ne kadar önemli olduğunu gördük.
Dersimizi suyun temin edilerek ihtiyaç mahallerine sevk edilmesiyle işin bitmediğini, asıl önemli olanın suyun uygun bir şekilde kullanılması ile toprağın daimi olarak verimli kalmasını sağlamak olduğunu vurgulayarak bitirdik.
Burada bir kere daha tekrar etmenin yararı var; su geliş; güzel kullanılırsa yarar yerine zarar verir. Tarımsal sulamanın genel prensiplerini bilmeden yapılan sulama, araziyi tarım yapılamaz hale getirir. Sulama yapılmadan önce uygun sulama yönteminin seçilmesi gerekir. Seçilen sulama sisteminin tarım arazilerine başarı ile uygulanması ve randıman alınabilmesi için gerekli olan tarla içi geliştirme hizmetlerinin başarı ile uygulanarak arazinin sulamaya hazırlanmasına bağlıdır.
İşte bu dersimizde tarlanın sulamaya hazırlanmasında yapılacak işlemlerden ve nelere dikkat etmemiz gerektiğinden söz edeceğiz.
SU LAMA YÖNTEMİ NEDİR, ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
Sulama Yöntemi, sulama suyunun toprakta bitki kök bölgesine veriliş biçimini ifade eder.
Resim 1. Başarılı sulama için sulama suyunun kirlilik, tuzluluk gibi sorunları olmamalıdır.
Sulama yöntemleri üçe ayrılır; 1 . Yüzey (Karık ve tava) sulama yöntemi 2. Yağmurlama sulama yöntemi 3. Damla sulama ve alttan sızdırma sulama yöntemi
SULAMA YÖNTEMİNİN TESBİTİNDE NELER ETKİLİ OLUR
Tarım arazilerinde uygulanacak sulama yönteminin tesbitinde: a) Toprak şartları b) Arazinin şekli c) Su kaynağı d) Yetiştirilen bitki e) İklim durumu f) Drenaj durumu g) Ekonomik etmenler h) Çiftçi alışkanlıkları etkili olmaktadır.
TARLA İÇİ GELİŞTİRME HİZMETLERİ NELERDİR
Tarla içi geliştirme hizmetleri, arazinin sulamaya hazırlanması özellikle arazi tesviyesi, gerekli görülürse drenajın sağlanmasına ilişkin çalışmalardır.
Resim 2. Sulamanın tarım arazilerine başarılı ve randımanlı uygulanabilmesi için tarla içi hizmetlerinin iyi yapılması gerekir.
ARAZİ TESVİYESİ NEDEN ÖNEMLİDİR Yüzey sulama yöntemlerinde sulama suyu toprağa, toprak yüzeyi üzerinden akıtılarak verilir. Sulama suyu bitkilerin tamamının kök bölgesine eşit ve kayıpsız olarak aynı zamanda toprak aşınımını (erozyon) neden olmadan verilebilmelidir. Buda ancak toprak yüzeyinin belli bir eğim derecesinde, düzgün bir yüzeye sahip olmasına bağlıdır. Böyle bir yüzeyin sağlanması da ancak arazinin tesviye edilmesiyle sağlanabilir.
Toprak yüzeyi düzgün olmayan arazilerde su çukur noktalarda fazla, yüksek noktalarda daha az birikir. Yüksek noktalar bazen hiç su almazlar. Eğimi fazla olan araziler ise sulama ile toprak kaybına (erozyona) uğrarlar. Her iki durumda verim azalmasına neden olur. Drenajı olmayan alanlarda çukur noktalarda fazla suyun toplanması sonucunda arazide taban suyu yükselmesi ve dolayısıyla tuzluluk sorunu ortaya çıkar.
Resim 3. Tesviyeli arazide bütün bitkiler sudan eşit yararlanacağından verim artar.
Bütün bu sorunlara yol açmamak için tarım arazilerinin yüzeyinin düzgün ve uygun bir eğimle sulamaya uygun hale getirilmesi yani tesviye edilmesi gerekir.
ARAZİ TESVİYESİ NEDİR
Sulama suyunun tarlanın her tarafına yeknesak uygulanabilmesi için doğal eğimi bozmamak, toprak verimliliğini azaltmamak şartıyla çukurları doldurmak, tümsekleri ortadan kaldırmak, tarımsal alet makinaların izlerini kaybederek araziye uygun bir eğim ve düzgün bir yüz kazandırmak işine arazi tesviyesi denir.
Tarlanın düzgün bir biçimde sulanabilmesi için yapılan tüm düzeltme işlemleri bu tarifin içine girer.
Arazinin sulamaya hazırlanmasında temel ilke, düzgün bir yüzey elde etmek amacıyla, yüksek kısımlardaki toprağın kazılarak çukur yerlere doldurulmasıdır.
Resim 4. Su kaynağının kıt olması, tesviye ile sorun olmaktan çıkar.
Sulu tarım, arazi tesviyesiyle başlar. Başarılı ve kolay bir yüzey sulamanın yapılabilmesi için, sulama yapılacak alanın uygun bir meyile sahip olması ve bu meyilin akış uzunluğu boyunca değişmemesi gerekir. Bütün bunlar arazi tesviyesiyle sağlanır.
TESVİYE EDİLMİŞ ARAZİDE YAPILACAK SULU TARIMIN YARARLARI NELERDİR
1. Tesviyeli arazide su her bitkiye eşit olarak uygulanacağından, bitkilerin hepsi sudan eşit şekilde yararlanır. Verim artar. 2. Az meyilli yerlerdeki sulamalarda suyun derine sızması ve çok meyilli yerlerdeki sulamalarda yüzey akışı ile suyun kaybolması azalır. 3. Fazla meyilli yerlerde yapılan sulamalardan doğan toprak kayıpları tesviye ile ortadan kalkar. 4. Tarlaya verilen gübreden daha fazla faydalanılır. Tarlada çukur ve yüksek olmayacağından bütün bitkiler verilen gübreden eşit olarak yararlanırlar. 5. Tesviyeli arazilerin her tarafı sulamadan sonra aynı zaman da tav'a gelir, dolayısıyla çapa ve bakım işleri kolaylaşır. (Tav, toprak neminin bitkinin kolaylıkla yararlanabildiği ve toprağın işlenebilir hale geldiği durumdur.) 6. Tesviyeli arazinin her tarafı aynı zamanda tav'a geldiğinden , ekim zamanında olan bitki gelişiminin hep bir örnek olması mümkün olur. 7. Tesviyeli arazide sulama kolay olur, işçilik azalır dolayısıyla sulama maliyeti düşer. 8. Su kaynağının kıt olduğu yerlerde tesviye, az su ile çok yer sulamayı sağlar. 9. Sulanmayan alanlar, tesviye ile sulanabilir duruma getirilir ve verim artar. 10. Tesviye suyun alta sızmasını sağlayıp su birikimini engellediğinden, çoraklık sorunu ortadan kalkar.
TESVİYELİ SINIRLAYAN ETMENLER NELERDİR
1 . Arazinin şeklinin çok karışık olması maliyeti artıracağından, 2. Toprak bünyesinin kumlu ve çakıllı olması, yahut organik madde bulunması suyun sızmasına neden olduğundan 3. Taban suyu düzeyinin yüksek olması, 4. Doğal eğimin fazla olması, akış uzunluğu boyunca toprak aşınması sorununun olması, tesviyeyi sınırlayan etmenlerdir.
Resim 5. Sulama kanal ve kanaletleri temiz tutulmalıdır.
TESVİYENİN DEVAMLI OLABİLMESİ İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR
Tesviye edilmiş arazilerin tesviyelerinin bozulmamaları için toprak işlemesine dikkat edilmelidir. Bunun için toprağı tek taraflı işleyen ve ölü karık bırakmayan tarım aletleri kullanılmalıdır. Bu aletler döner kulaklı pulluk, graham pulluğu, çizel, rötovatör gibi aletlerdir. Tesviye edilmiş araziler zaman zaman hafif tesviye aletleri ile yeniden düzeltilerek tesviyenin devamlılığı sağlanmalıdır. HANGİ TİP ARAZİLERDE HANGİ SULAMA YÖNTEMLERİ UYGULANIR Sulama sistemlerinin seçiminde arazinin tesviyeli olup olmadığı, meyil durumu, toprak yapısı ve ekilen bitkinin özellikleri büyük rol oynar. a) Tesviyeli arazilerde bütün sulama sistemleri uygulanabilir.
Resim 6. Sulu tarımda tarım alet ve makinalarının bilinçli kullanılması başarı için gereklidir.
Resim 7. Meyilli arazilerde arazi meyline dik açılan kontur karıklarla sulama yapılır.
b) Tesviyesiz arazilerde yağmurlama sulama uygun yöntemdir c) Meyilli arazilerde ise kontur karık sulama sistemi uygundur. Yani arazi meyline dik olarak açılan derin karıklarla sulama yapılır. Aynı zamanda yağmurlama sistemide uygulanabilir.
SULU TARIMDA TOPRAK İŞLEME NASIL OMLMALIDIR
Sulu tarım yapılan arazilerde ekim nöbeti (münavebe) uygulanarak her yıl ekim yapılır. Bu arazileri işlerken tesviyeyi bozmamaya özen gösterilir. Bunun için toprağı, tek taraflı işleyen aletlerden döner kulaklı pulluk, graham pulluğu gibi ölü karık bırakmayan aletler kullanılır. Bunlarla yapılan sürümden sonra ikinci sürümde diskaro kullanılır. Küçük tesviye bozuklukları da giderecek alet geçirilerek, ekim yapılır. Toprağın alt katlarında varsa sert tabakanın kırılması, bütün işlemlerden önce toprağın kuru olduğu bir dönemde dip kazan çekilerek yapılır.
Resim 8. Döner kulaklıklı pulluk toprağı tek taraflı işleyen tesviyeyi bozmayan aletlerden olduğu için sulu tarımda tercih edilir.
TAV SUYU NEDİR
Bazı hallerde ekim zamanı toprakta, tohumun çimlenip çıkmasına yetecek seviyede nem bulunmayabilir.
Bu gibi durumlarda tohumu ektikten sonra sulama yapılabildiği gibi, tohumu ekmeden sulama yapılıp toprak ekim tavına geldiği zaman ekim yapılır ki buna Tav Suyu denir. Bu şekilde yapılan sulama daha ziyade kaymak tabakası bağlayan topraklarda uygulanır. Kaymak tabakası bağlayan topraklarda ekimden sonra sulama yapıldığı takdirde, toprak kaymak bağlar, tohumun çıkması güçleşir hatta çıkmadığı bile olur. Böyle yerlerde ekim öncesi tav suyu uygulanır.
Resim 9. Teknolojik gelişmelere paralel olarak artık sulamada modern sulama makinaları kullanılmaktadır.
SULU TARIMDA KULLANILAN ALET VE EKİPMANLAR NELERDİR
1. Lister Çapası (Pulluğu):
Karık sulama yönteminin uygulanacağı tarlalarda sulama kanallarını açmada kullanılır. Ayrıca çapa bitkilerinde ot mücadelesinde, çapaları sıra aralarına göre ayarlamada da kullanılır.
2. Border Disk (Sedde Aleti):
Tava sulama yönteminin uygulanacağı tarlalarda sulamada borderlerin yapımında kullanılır. Yapılacak seddenin genişliğine göre diskler arasındaki mesafe ayarlanabilir.
Resim 10. Lister çapası çok amaçlı kullanılabilen bir tarım aletidir. Resim 11. Sedde aleti (Border disk) tava yapımı için uygundur. 3. Kanal Pulluğu:
Büyük, küçük olmak üzere muhtelif tipleri vardır. Büyükleri ile daha çok tersiyer, küçükleri ile de tarla başı kanalları açılır.
Resim 12. Çizel çok yönlü ve yararlı bir sulu tarım aracıdır.
4. Çizel Pulluğu:
Tarla tesviyesini bozmadan çizi metodu sulamada, çizilerin açılmasında kullanılır. Derin sürüm aletidir. Sert ve geçirimsiz tabakaları kırarak, toprak içindeki su hareketinin düzenlenmesini ve köklerin derine inmesini sağlar.
5. Sabsyoyler:
Bazı iklim ve toprak şartlarında her yıl sürülüp işlenen toprak katının hemen altında 15-20 cm. ye kadar varan su geçirmez sert bir tabaka oluşur. Bu tabaka bitki köklerinin serbestçe gelişmesine, yağmur ve kar sularının alt katlara süzülmesine engel olur. Dolayısıyla yüzey akışları artırır ve erozyona neden olur.
Çizel her yıl, sabsoyler 5 yılda bir kullanılmalıdır.
SULAMA YAPILACAK ALANLARDA, TARLANIN SULAMAYA HAZIRLANMASINDA YAPILACAK İŞLEMLER NELERDİR: 1 . Toprak ölü karık bırakmayan sürüm aletleri ile sürülmelidir. Bunlar döner kulaklı pulluk ve graham pulluğudur. Bu aletlerle yapılan işleme tekleme denir. 2. Diskaro, çizel, kazayağı gibi aletlerle ikinci işlem yapılır ki buna ikileme denir.
Resim 13. Diskaro ikilemde yararlıdır.
3. Tesviye edilmiş tarla zaman zaman hafif tesviye aletleri ile tesviye edilerek, tesviyenin devamlılığı sağlanmalıdır. 4. Ekim mibzer ile yapılmalıdır. 5. Ekimi yapılan bitki tahıl, yonca gibi sık ekilen bitki ise ve yüzey sulama uygulanacaksa, ekimden hemen sonra, sedde aletiyle ve uygun aralıklarla seddeler çekilmelidir. 6. Seddeleri çekilmiş araziye tavlarına uygun akış uzunluğu verilerek, kanal pulluğu ile tarla içi kanalları açılmalıdır. 7. Mısır, ayçiçeği, pamuk gibi sıra arası geniş bitkiler ekilmiş ise, bitkiler 15-20 cm. boylandıktan sonra lister çapası ile hem ilk çapası yapılmalı, hem de sulama karıkları açılmalıdır. 8. Lister çapası geçirilen arazi, karıklara uygun akış uzunluğu verilerek, kanal pulluğu ile tarla içi sulama kanalları açılmalıdır.
Resim 14. Sulu tarım aletlerinden birisi de "filot"tur.
SULAMADA KULLANILAN EKİPMANLAR NELERDİR
Sulama yapılmadan önce sulamada kullanılacak ve hazır bulundurulması gereken ekipmanlar şunlardır.
1. Rutubet Kontrol Çubuğu
Sulama suyunun işleme derinliğini tespit etmek için kullanılır.
2. Sifonlar
Aliminyum ve sert plastikten yapılmış eğri borulardır. Sulama kanallarından su almada ve suyu uzun tava ve karıklara vermede kullanılır.
3. Tüpler
Bir tarafı kapaklı, çeşitli çapta saç veya çinkodan yapılmış borulardır. Suyu karıklara ve uzun tavalara vermede kullanılırlar. Sabit yerleştirilirler. Sulama esnasında kapakları açılarak su verilir. Sulama bitince kapatılır.
4. Muşamba Savaklar
Kanallarda suyun önünü kapatmada kullanılırlar. İhtiyaca göre büyüklükleri ayarlanarak ağaçlara muşamba çakılmak suretiyle yapılır.
5. Su Ölçme Savakları
Sulama suyunun miktarını ölçmede kullanılırlar. Sabit ve taşınabilir tipleri vardır.
İşte tüm bu toprak ve malzeme hazırlığı tamamlandıktan sonra, tarla sulamaya hazır demektir. Artık sulamaya geçebiliriz.